Gündem

AK Partili Hasan Turan: İsrail'in Türkiye ile savaşa girme cesareti olamaz!

Samimi Haber'e konuşan TBMM İdare Amiri ve Türkiye-Filistin Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanı AK Parti Milletvekili Hasan Turan, "Batı’dan, özellikle de işgalin ve soykırımın sponsoru ABD’nin desteği ile işgali normalleştirmeye çalışıyorlar. Gazze zaten yıllardır işgal altında. Ancak onlar biliyorlar ki bu işgal hiçbir zaman başarıya ulaşamayacaktır." dedi.

Abone Ol

Özel Röportaj: Arzu Erdoğral

Samimi Haber'e konuşan TBMM İdare Amiri ve Türkiye-Filistin Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanı AK Parti Milletvekili Hasan Turan, "Batı’dan, özellikle de işgalin ve soykırımın sponsoru ABD’nin desteği ile işgali normalleştirmeye çalışıyorlar. Gazze zaten yıllardır işgal altında. Ancak onlar biliyorlar ki bu işgal hiçbir zaman başarıya ulaşamayacaktır." dedi.

İsrail işgal ordusu, Gazze'ye yönelik işgalinin ilk adımlarına başlamış durumda... Şehrin etekleri tam kuşatma altına alındı. Yaklaşık bir milyon insan tehlikeli koşullar altında şehirde mahsur kaldı. Bölgedeki son durum bu şekildeyken TBMM İdare Amiri ve Türkiye-Filistin Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanı AK Parti Milletvekili Hasan Turan ile işgalden İsrail ile Türkiye'nin karşı karşıya gelme durumuna kadar birçok konuyu görüştük. İşte Turan'ın sorularımıza verdiği cevaplar:

İşgal Hiçbir Zaman Başarıya Ulaşamayacak

İsrail Gazze’yi işgale hazırlanıyor. Gelinen bu nokta açısından söyleyecekleriniz ne olur?

2 yıla yakın bir zamandır süren bu hayasız, ahlaksız, kuralsız ve adi saldırılarda hayatını kaybeden Gazzelilerin sayısı ne yazık ki 60 bini aştı. Dünyanın gözü önünde katledilen binlerce kişinin hesabı sorulmayacak mı? Katledilen masumlar Müslüman olduğu için ses çıkarmayan dünya, tıpkı Bosna’da, Çeçenistan’da, Afganistan’da olduğu gibi, bunun mesuliyetini tarihler boyu taşıyacaktır.

Katil Netanyahu ve çetesi insanlığın baş belasıdır. Siyonist rejim, Ortadoğu’daki kanserli bir hücredir. Yıllardır Filistin’de uygulanan ağır ambargolarla yıldıramadıkları Filistinlileri, 7 Ekim’den bu yana işledikleri soykırımla yok etmeye çalışıyorlar. Ellerinde hiçbir savunma silahı, atacak bir kurşunu bile olmayan masum sivillere füzelerle, bombalarla saldırdılar. Evleri, camileri, hastaneleri, okulları delici ve yıkıcı mühimmatlarla yerle bir ettiler. Binlerce çocuk, kadın hâlâ enkazların altında.

Bu açık soykırımla, direnişini kıramadıkları bir halkı aç bırakarak, açlığa mahkûm ederek yerlerinden etmeye çalıştılar. Batı’dan, özellikle de işgalin ve soykırımın sponsoru ABD’nin desteği ile işgali normalleştirmeye çalışıyorlar. Gazze zaten yıllardır işgal altında. Ancak onlar biliyorlar ki bu işgal hiçbir zaman başarıya ulaşamayacaktır.

İşgalci İsrail kabinesinin aldığı bu karar kendi yok oluş planıdır. İsrail Kabinesi’nin onayladığı sözde “güvenlik planı” aslında Filistin halkının yok edilmesini resmileştiren bir soykırım manifestosudur. Bu plan, silahsızlandırılmış, esir edilmiş, kontrol altına alınmış ve efendilerine hizmet edecek bir Gazze hayalidir. Bir halkı kendi toprağında sürgüne uğratma projesidir!

Ama unutmasınlar ki: Bu topraklar ne teslim olur, ne teslim eder!

Hayatta kalan her Filistinli, katledilen yakınlarının intikamını alma duygusuyla hayatına devam etmektedir.
Siyonist terör devleti İsrail’in sözde “Güvenlik Kabinesi” tarafından onaylanan, Gazze’nin tamamını işgal etmeye yönelik kanlı plan; sadece uluslararası hukukun değil, insanlığın da açıkça ayaklar altına alındığını ilan eden karanlık bir adımdır. Soykırım ve savaş suçlusu İsrail hükümetinin bu kanlı planı asla kabul edilemez, dünya buna da sessiz kalmamalıdır. Bu hain planı en sert şekilde lanetliyor ve reddediyorum.

Bu plan ne diyor?
-Direnişi susturacağız…
-Gazze’yi işgal edeceğiz…
-Tam kontrol kuracağız…
-Filistin’i, Filistinliler olmadan yöneteceğiz…

Adına “güvenlik” dedikleri şey, kelimenin en iğrenç yozlaştırılmasıdır. Bu, insanlığın gözü önünde adım adım işlenen bir suçtur. Bu, açlığı bir silaha çeviren, suyu bile düşmana dönüştüren bir kıyım düzenidir.

Zannediyorlar ki bu dört maddeyle işi bitirdiler.
Oysa farkında değiller: Asıl yok oluş planı kendi elleriyle, kendi isimleriyle, kendi kibirleriyle hazırlanıyor!

Bu artık bir işgal değil; dünya vicdanına açılmış bir savaştır!
Siyonist İsrail, yalnızca Gazze’yi değil; insanlığın vicdanını, ümmetin onurunu, yeryüzünün haysiyetini ilhak etmek istiyor. Ve dünya, yine her zamanki gibi; katile mikrofon uzatıp, mazluma sus diyor.
“Tanıyoruz” diyen Batılı ülkeler, aslında işgal haritasını tescil ediyor.
“Barış” diyenler, halkı açlığa mahkûm ediyor.
“Çözüm” diyenler, direnişin beli kırılsın istiyor.

Bu bir tuzaktır! Bu, Filistin’i tanıma maskesiyle Filistinlileri tarihten silme planıdır!

Ama unuttukları bir şey var!
Filistin masa başında doğmadı,
Zulümle kurulmadı,
Sınır çizgileriyle çizilmedi.
Toprak, tankla alınmaz!
İnanç, bombayla gömülmez!
Bir halk, açlığa mahkûm edilerek diz çöktürülemez!

Açlığı Silaha Çevirmek En Adi Savaş Yöntemidir

Gazze’de açlık ve susuzluktan insanlar ölüyor. Bunu engellemenin bir yolu olmalı. Sizce ne yapılması gerekiyor?

Gazze bugün, insanlık için bir ayna… O aynaya bakan herkes ya vicdanını görecek ya da kendi suskunluğunun karanlığını. Açlıkla terbiye edilmeye çalışılan bir halk, aslında bütün insanlığın iradesiyle oynayan bir zulmün hedefi haline gelmiştir. Bu yüzden mesele yalnızca Gazze’nin değil, insanlığın meselesidir.

Uluslararası camia, bu insanlık suçuna karşı harekete geçmek zorundadır. Ambargonun kırılması, insani koridorların açılması, yardımların engelsiz ulaşması için baskı artırılmalıdır. Zira açlığı silaha çevirmek, en adi savaş yöntemidir.

İslam Ülkelerinin Çoğu Korkuların Esiri Olmuş Durumda

İsrail uzun süredir dünyanın gözleri önünde ABD’nin de desteği ile bir soykırım gerçekleştiriyor. Dünya buna dur demekten bu kadar mı aciz! İslam Dünyası ne işe yarar?

Maalesef Gazze hariç bütün dünya Siyonist rejimin ve aparatlarının esiri olmuş durumdadır. Bugün dünyanın her yerinde, her başkentinde Siyonistler halklar tarafından, vicdanlı insanlar tarafından protesto edilirken, liderler, ülke yöneticileri hâlâ İsrail’e karşı güçlü bir ses vermekten çok uzaktalar.

İslam ülkelerinin çoğu da maalesef prangalarının aşığı, korkularının esiri olmuş durumdadır. Tarih, bu ikiyüzlüleri, katliama, soykırıma karşı kolunu bile kıpırdatmayan İslam ülkelerinin yöneticilerini kara bir leke olarak anacaktır. Bu zulüm karşısında sessiz kalanlar, zulmün en büyük destekçileridir.

Siyonist Katillerin Adalet Önünde Hesap Vermesi Şart

Hakikaten İsrail’i engelleyecek hiçbir güç yok mu?

Elbette var. Karanlığın en koyu olduğu zaman, aydınlığın en yakın olduğu zamandır. Terör devleti İsrail’in uyguladığı soykırımı artık kendileri de biliyor ve bunu haykırmaya başladılar. Çünkü bu zulmün gerçekten tarifi yok. Parçalanmış bebek ve çocuk bedenlerinin görüntüleri, insan olan herkesi derinden yaralamaktadır.

Dünya kamuoyu bu görüntülere kayıtsız kalamaz. İsrail’i durduracak güçten önce ona destek veren ülkelerin bu desteğini çekmesine bağlıdır. Birkaç milyonluk bir ülkenin yüz milyonu aşan Arap ülkelerinin ortasında bu cinayetleri işleyebilmesinin nedeni, Arap ülkelerinin birlik olamamasından ve yönetimlerinin başta ABD olmak üzere emperyalistlere teslim olmasından kaynaklanmaktadır.

Bugün, bütün insanlığa savaş açmış işgalci siyonistlerin durdurulması yalnızca mazlumların değil, bütün insanlığın ve dünyanın hayrına olacaktır. İnsanlığın bekası, dünyanın huzuru ve refahı için bu siyonist katillerin hak ettikleri cezaya çarptırılarak bir an önce durdurulması, adalet önünde hesap vermesi şarttır.

Bu Canilerin Gazetecileri Hedef Alması Taammüden Cinayettir

Türkiye olarak biz ne yapabiliriz? Sonuçta katliam devam ediyor ve son olarak da gazeteciler direkt hedef alındı.

Biz Türkiye olarak Gazzeli, Filistinli kardeşlerimize hem sahada hem de masada yardımcı olmaya, destek olmaya devam ediyoruz ve edeceğiz. Sınırlı sayıda olsa da bombaların altında yardım konvoylarını sokmaya çalışıyoruz. Bir dilim ekmek, bir damla su götürebilmek için yardım kuruluşlarımız ve STK’larımız canla başla çalışıyor. Diplomatik alanda ise Cumhurbaşkanımızın liderliğinde, Dışişleri Bakanımız Sayın Fidan ve ekibi de adeta mekik diplomasisi ile saldırıların sona ermesi için çaba sarf ediyor.

Gazze’de durum maalesef her gün daha da kötüleşmektedir. Yardım malzemeleri taşıyan sivil araçlara, BM çalışanlarına tahammül edemeyen bu canilerin, gazetecileri hedef alması asla bir hata ya da kusur değil, tam anlamıyla taammüden işlenen bir cinayettir.

Küresel emperyalist devletlerin dışında, her ülkeye ayar vermeye çalışan Dünya Gazeteciler Örgütü başta olmak üzere insan hakları kuruluşları, demokrasi denetleme örgütleri nerede? İki yıldır dünyanın gözü önünde Gazze’de sistematik bir soykırım yaşanıyor. Ancak ne hikmetse bu kurumların hiçbiri kınama yayınlamaya dahi cesaret edemiyor.

İşgalci İsrail’in işlediği cinayetlerin ve insanlığa karşı suçların dünyada teşhir edilmesinden, bu vahşetin insanlığın vicdanında yankı bulmasından ne kadar korktuğu her geçen gün daha açık ortaya çıkıyor. Onların korkusu, hakikatin tüm çıplaklığıyla görünmesidir.

Bu nedenle, zulmün karanlığını tüm dünyaya teşhir eden, kalemini bir silah gibi kullanarak zor şartlarda orada mücadele eden medya mensuplarımıza, hakikat savaşçılarına rahmet diliyoruz. Onlarla aynı mesleği yapan ve hakikat duygusuyla zulme karşı direnen bütün gazeteci kardeşlerimize de taziyelerimizi iletiyoruz

Zalimin Sonunu Getirecek İrade Türkiye Olacaktır

Hep bahsediliyor: Türkiye İsrail ile bir savaşa girer mi?

Biz Türkiye olarak her türlü senaryoya, her türlü plana hazırız. Askerî olarak, teknoloji olarak sadece İsrail’e değil, onun arkasındaki en büyük güçlere karşı da hazırlıklıyız. Ancak İsrail’in veya bir başka ülkenin Türkiye ile savaşa girmeye cesareti olduğunu sanmıyorum.

Biz barış için çaba sarf ediyoruz. Bölgemizde ve dünyadaki bütün çatışmaların, savaşların sona ermesi, zulümlerin durması, barışın, esenliğin ve istikrarın hâkim olması için çalışıyoruz. Bunun öncelikle güçlü olmakla mümkün olduğunu biliyoruz. Sulhu selâh istiyorsan hazır ol cenge!

Türkiye, özellikle 15 Temmuz darbe girişiminin ardından çok önemli mesafeler kat etmiştir. AK Parti öncesinde savunma sanayimizin yüzde 20’si yerli ve millî ekipmanlardan oluşmaktayken, bugün bu rakam yüzde 75-80’lere hatta yer yer yüzde 100’lere ulaşmıştır. Kendi silahlarımızı, füzelerimizi, tanklarımızı, uçak ve savaş gemilerimizi, jetlerimizi ürettikçe daha güçlü olmaktayız. Türkiye, bölgesinde caydırıcı güç olmuştur. Ordusuyla, milletiyle güçlü bir Türkiye’yi kimse karşısına alamaz.

Ancak Suriye’deki ve bölgemizdeki siyonist oyunları görmezden gelmiyoruz. Orada etki alanı oluşturmak çabalarını ve terörizme destek veren politikalarını bertaraf edecek güce sahibiz. O yüzden milletimiz müsterih olsun.

Unutulmasın ki, zalim azgınlaştığında, Allah’ın sünneti gereği kendi sonunu kendi elleriyle hazırlar. Biz inanıyoruz ki o gün geldiğinde, bu bölgede o zalimin sonunu getirecek irade Türkiye olacaktır.