Dünya

Blair'den Sızan Gazze Planı: Geçici Yönetim İçin Uluslararası Milyarderler ve Tekno-Bürokrasi Önerisi

Eski İngiltere Başbakanı Tony Blair’in, Gazze’de çatışma sonrası döneme ilişkin hazırladığı ve sızdırılan "Gazze Uluslararası Geçici Otoritesi (Gita)" taslağı büyük tartışma yarattı. Middle East Eye'ın ortaya çıkardığı plan, geçici yönetimin yapısını, önde gelen uluslararası finans ve iş dünyası figürleriyle şekillendirirken, bölge halkının temsilini sınırlayan bir model sunuyor.

Abone Ol

Irak savaşı sürecindeki rolü ve görevden ayrıldıktan sonraki küresel faaliyetleri nedeniyle eleştirilen Blair'in, bu geçici yapının yönetiminde kilit bir rol üstlenebileceği konuşuluyor. İsrail kaynaklarına göre, taslak Beyaz Saray’ın da desteğini almış durumda.

Gita'nın Yapısı: Uluslararası Kontrol ve Sınırlı Filistin Temsili

Blair'in taslağına göre, Gita, geçiş dönemi boyunca Gazze'de "üstün siyasi ve hukuki yetkiye sahip" olacak uluslararası bir kurul tarafından yönetilecek.

Üst Kurul: En tepede, uluslararası milyarderler ve iş insanlarından oluşan bir kurul yer alacak. Bu kurul, Gazze'nin siyasi ve hukuki üst yetkisini elinde bulunduracak.

Alt Yapı: Kurulun altında ise sıkı denetimden geçmiş “tarafsız” Filistinli yöneticiler görev yapacak. Bu yapı, yerel Filistin yönetiminin yetki ve temsilini büyük ölçüde kısıtlıyor.

Kurul İçin Öne Çıkan Dört Tartışmalı İsim

Belgede, Gita yönetim kurulunda yer alması öngörülen, hiçbiri Filistinli olmayan dört önemli isim öne çıkıyor. Henüz bu isimlere resmi bir teklif yapıldığına dair net bir bilgi bulunmuyor.

1. Aryeh Lightstone: İsrail ve ABD Destekli Fonlarla İlişkili İş İnsanı

İş insanı ve haham olan Aryeh Lightstone, ABD ve İsrail destekli yardım mekanizması Gaza Humanitarian Foundation (GHF) CEO'su ve Abraham Anlaşmaları Barış Enstitüsü yöneticisi olarak biliniyor. Lightstone'ın yakın ilişkide olduğu GHF, geçmişte Sınır Tanımayan Doktorlar (MSF) tarafından "kurumsallaşmış açlık ve örgütlü öldürme" gibi sert ifadelerle eleştirilmişti. Eski ABD Büyükelçisi David Friedman'a danışmanlık yapan Lightstone, Filistin-İsrail konusunda "önceliğin Hamas’ı sahneden uzaklaştırmak" olması gerektiğini savunuyor.

2. Naguib Sawiris: Blair'e Yakın Mısırlı Milyarder

Yaklaşık 10 milyar dolarlık servetiyle tanınan Mısırlı iş insanı Naguib Sawiris, Orascom’un kurucusunun oğlu ve telekomünikasyon ile madencilik sektörlerinde aktif. Blair ile yakın ilişkilere sahip olan Sawiris’in, Dubai modeli bir serbest sermaye bölgesi vizyonunu paylaşan Emirlikler ile de güçlü bağları bulunuyor. Sawiris, ayrıca Mısır’da Müslüman Kardeşler karşıtı politikalarda aktif rol aldı.

3. Marc Rowan: Wall Street'ten Siyonizme Güçlü Destek

Apollo Global Management CEO’su olan Marc Rowan, 10,2 milyar dolarlık servetiyle Wall Street'in önde gelen isimlerinden. Şirketinin portföyünde Suudi ve Emirlikli yatırımcılar bulunan Rowan, İsrail’in ve ABD’nin güçlü bir destekçisi olarak biliniyor. Gazze çatışmaları sonrası “daha adil bir savaş” tanımını kullanan Rowan, aynı zamanda üniversitelerdeki Filistin yanlısı etkinlikleri "anti-Amerikanizm" olarak nitelendirerek eleştiren bir figür.

4. Sigrid Kaag: En Tartışmasız İsimden Eleştirel Yaklaşım

Liste içindeki en az tartışmalı isim olan Sigrid Kaag, 2023-2025 yılları arasında BM’nin Gazze insani yardım ve yeniden yapılanma koordinatörlüğünü yürüttü. Gazze’deki durumu “ay yüzü manzarası” olarak tanımlayan Kaag, İsrail'in uygulamalarının halkın temel insan onurunu ciddi biçimde zedelediğini belirtmişti. Kaag, yardımın BM yerine GHF gibi mekanizmalar üzerinden dağıtılmasının, yardımın adeta bir silah olarak kullanılmasına yol açtığını da ifade eden tek isim.

Uzmanlardan Kritik Değerlendirme ve Eleştiriler

Blair'in taslak planı, Gazze'deki geçici yönetim yapısının uluslararası finansal ve bürokratik elit tarafından kontrol edilmesini öngörmesi nedeniyle ciddi eleştirilere neden oluyor.

Planın, yerel Filistin yönetimini ve halkın temsilini sınırlayan yapısı, uzmanlarca insani ve siyasi dinamikleri olumsuz etkileme potansiyeli taşıdığı şeklinde değerlendiriliyor.

Uzmanlar, bu modelin uygulanmasının bölgesel güç dengeleri açısından önemli sonuçlar doğurabileceği ve Filistin halkının meşru temsil taleplerini karşılamaktan uzak olduğu uyarısında bulunuyor.