Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin kuruluş haftası etkinlikleri açılışında konuştu.
Özgür Özel’in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
"Tüzük Kurultayından sonra Program Kurultayının içinde olduğumuzu söyledik. 81 ilimizde İl Danışma Kurulları, 973 ilçemizde İlçe Danışma Kurulları yapıldı. Bu Kurullara yereldeki partili partisiz tüm aktörler, esnaflar, çiftçiler, o bölgenin sanayicileri varsa orada örgütlü olan sivil toplum örgütleri, sendikalar, esnaf odaları davet edildi. Eş zamanlı olarak birkaç komite Avrupa'ya, dünyaya ve dünyada sosyal demokratları iktidar yapan ve halkı da refaha kavuşturan parti programlarına baktı. Ankara'da ve İstanbul'da sembolik ziyaretlere benim heyete başkanlık ettiğim iş dünyası, sivil toplum örgütü, sendika ziyaretleri ve toplumun kanaat yapıcılarıyla temas oluşturduğumuz çok sayıda toplantı gerçekleştirildi.
Bir yıl geçirdik. Nisan ayının sonu, Mayıs ayının başı gibi varmayı istediğimiz noktaya 19 Mart sivil darbe sürecinden sonra birkaç aylık gecikmeyle, geceleri gündüze katarak ulaşmayı başardık. Bu binanın hemen her yerinde sergi alanı dahil, neredeyse başkanlık katı dahil mümkün olan her yerde yuvarlak masalar göreceksiniz. Yarın akademisyenlerle bir arada olacağız. Bilim insanları, uzmanlar bir araya gelecek. 600'ü geçen bir katılım bizlerin dışında oturacaklar ve her alanda gençlik politikalarından sendikalaşmaya, basın özgürlüğünden iç güvenlik politikalarına, milli savunma politikaları, savunma sanayine yönelik projelerden okul öncesi eğitim alanında yapılacaklara, YÖK reformuna kadar her şeyi konunun uzmanı, bilim insanı akademisyenlerle tartışacağız.
“Son Söz Seçilmiş Delegenin”
Bir gelecek tarif ediyorsanız, onları gençlerle konuşmadan, onların rızasını almadan, onların dediği gibi bir vizyon koymadan yapamazsınız. 250 genç ile birlikte burada olacağız. Ayrıca dış mekanlarda sosyal aktivitelerde, tartışmalarda, konserlerde, koşularda olacağız. Bu binada her birimiz 250 genç ile, kimisi uzmanlaşmış, kimisi üniversite öğrencileri, kimisi lise öğrencileri, kimi ne evde ne işte ne istihdamda ev gençleri ile, evini geçindirmek için motokuryelik yapanlarla, ya da iş aramakla meşgul olup kendi alanı dışında mesleklerde çalışmak zorunda olanlarla ama gençlerden en doğru bir temsil heyetiyle birlikte, gençlere nasıl bir Türkiye vadediyoruz. O kalacakları Türkiye'yi kurabilecek miyiz, kuracaksak birlikte ne yapacağızı hep birlikte tartışacağımız bir birlikteliğimiz olacak.
Devam eden günlerde, geçmiş tüzüklerde olup kaldırılması rahatsızlık yaratan bir Küçük Kurultayımız vardı. Biz, Küçük Kurultay yerine Örgüt Temsilcileri Meclisi diye 600 kişilik, il başkanlarını kapsayan, illerde aldığımız oylara ve o illerin nüfuslarına göre ölçeklendirmiş bir katılımla, önceki dönem genel başkanlarımız, genel sekreterlerimiz, onursal üyelerimizle birlikte bugünün yöeticilerinin oturup bu kez akademisyenlerden, gençlerden, sahadan gelen ve o günün sonundaki erken redaksiyon ekiplerinin önümüze getirdiği metni örgütümüzle tartışarak bir noktaya getireceğiz. Son söz seçilmiş delegenin. Olağan Kurultay takvimimizde, seçimli kurultayımızı yapmadan bir gün önce resmen bütün delegelerimizin önünde elbette değişiklik önergelerine açık ama ayakta alkışlanan bir programla CHP'nin iktidar yürüyüşünü tarif eden metnimizi bütün Türkiye ile paylaşmış olacağız.
Cumhurbaşkanlığı Aday Ofisimizle uyumlu parti programımızın Türkiye’nin gelecek programı ve Cumhurbaşkanı adayımızın hükümet programına zemin oluşturabilecek, onunla konuşan, onunla uyumlu bir metin olarak 9 Eylül tarihinden itibaren canlı bir metin olarak da yürürlükte olacağını ifade etmek isterim.
Ülke olarak tarihin en zor dönemlerinden birini yaşıyoruz. Hem ekonomik olarak böyle, hem çok partili rejimin sokulduğu zor dönem açısından böyle. Hem yargı bağımsızlığı açısından, kuvvetler ayrılığı açısından böyle. Hem Sivas Kongresi’nde ve devamında o kongredeki ruhun vücut bulmuş hali olan TBMM'nin münhasıran kullandığı yasama yetkisinin OHAL şartlarında tartışmalı, rejime kasteden bir anayasa değişikliği ile ortaklaşa kullanılması gibi zor bir dönemi yaşadığımızı, derdini anlatmak isteyenin yalnız, sesini yükseltmek isteyenin sesinin kısık kalabildiğini, aksi takdirde bunun aksini yapanların en ağır şekilde cezalandırıldıklarını, tutuklamanın ön infaz yöntemine dönüştüğünü, istisna olacak tutuklama tedbirinin kaideye dönüştüğünü, istisna olacak bundan sonra diye ülkenin Cumhurbaşkanının müjdelediği kayyımın kaide olduğunu coğrafyaya göre ve halen daha giderilmediği bir sürecin içindeyiz.
“Türkiye’de Çok Partili Siyaset Tehdit Altındadır”
Ne yazık ki demokrasi ile göreve gelen bir iktidarın, demokrasi treninden inmesinin ve ülkeyi sandıkla değil baskıyla yönetme tercihinin ağır sonuçları bunlar. Ne yazık ki iktidara demokratik tehdit olan her kişi, her kurum ortadan kaldırılmak isteniyor. Bir kişi ve onun yanındakiler iktidarda kalsın diye milletimize ağır bedeller ödetilmeye çalışılmaktadır. Yaşadıklarımızın özeti şudur: Türkiye’de artık Erdoğan’ın çıkarlarıyla milletin çıkarları birbirinden ayrışmıştır. Cumhur İttifakı’nın çıkar ve hedefleri ile milletin beklentileri birbirinden ayrışmıştır. Erdoğan kendi çıkarları için her şeyi feda edebilecek durumdadır. Milletin refahı ve huzuru da buna dahildir. Bu nedenle Türkiye’de çok partili siyaset tehdit altındadır. Bu nedenle milletimiz her gün daha da yoksullaşmaktadır. Ve maalesef bu milletin yoksulluğunu gidermesi gerekenlerin, rezervler biraz toparlanınca yeni şoklara hazırlıklıyız dedikleri ve onlarla aynı yerden talimat alan savcıların ‘Yeni şokları ülkeye yaşattığı günlerdeyiz. Kararlılığımız kesin. Bir mevzi olarak Cumhuriyet Halk Partisi’ni savunma, peşinde ve niyetinde değiliz. Bir cephe olarak demokratik siyaseti savunmaya devam edeceğiz. Bu cephe savunuculuğu elbette sadece bir siyasi partinin değil; milletin ve demokratik siyaseti savunan tüm partilerin ortak kararlılığıyla, eylemliliğiyle olacaktır.
Dün bu olaylar yaşandığında Sayın Müsavat Dervişoğlu’ndan aldığımız kıymetli telefon, bugünkü ziyaretleri, bugün sabah erken saatlerde Saadet Partisi Genel Başkanı’nın hem kuruluş haftasına ilişkin temennileri ve içinde bulunduğumuz süreçle ilgili destekleri, Sayın Ali Babacan’ın, diğer muhalefet liderlerinin sosyal medya paylaşımlarıyla, yollamış oldukları yazılı tebriklerle, hem dayanışma, hem bundan sonrasına yönelik ortaya koydukları yaklaşımlarını kıymetlendirdiğimizi ifade etmek isterim.
“Korkuyu Örgütlemek Bizim İşimiz Değil”
İnsan davranışını etkilemek için iki yol var. Bunlardan bir tanesi korkuysa, o Cumhur İttifakı’nın tekelindedir. Korkuyu örgütlemek bizim işimiz değil. Bir diğeri umuttur. Bu iktidar seçmenin kararını değiştirmek için korkuyu yöntem olarak benimsemiş durumdadır. Hiç, lafı eğip bükmenin gereği yok. Hepimizin gözünün önünde oldu. Bir kürsüden yapılan bir meslek kuruluşu konuşmasından TÜSİAD’ın Başkanına, yöneticilerine gözaltı yapmak, dört gün içeride tutmak, kolunda polisle götürmek, iş dünyasına korkuyu salmak değilse nedir? 2911 Sayılı Kanun, bu kanuna göre bile veya herhangi bir kanuna göre bile, en ufak geçmişi olmayan üniversite öğrencisi, buradan en ağır cezayı alsa bir gün yatmayacakken, 90 gün Silivri’de tutmak, öğrenciler için korkuyu örgütlemek, ailelerine korku salmak değilse, ne içindir? Gencecik 30 yaşında belediye başkanını kendinin değil, kendinden önceki AK Partili belediyenin ihalesinin, kendisinin çoğunlukta olmadığı, azınlıkta olduğu belediye meclisinde AK Parti - MHP oylarıyla onayından dolayı hapse konulması, genç siyasetçilere, yerel yöneticilere korkuyu salmak, memlekette korkuyu örgütleme hedefi değilse, nedir?
“Yarın Yapacaklarının Bir Önemi Yok”
Bir siyasi partinin iki yıl önce yaptığı, şimdi yenisini yaptığı, bin mahalleden 950’sinin seçimlerinin şeffaf, tıkır tıkır, barış, huzur içinde olduğu bir süreçte, gelecek hafta sonu bütün ilçe kongreleri bitiyorken, yeni il kongresi yapılacak, iki yıl önceki il kongresini bir meczup beyanıyla ortadan kaldırıp, 16 milyonluk bir kentte o kenti yöneten partinin il başkanına kayyım atamak, il binasını mahkemeye vermek, kongresini iptal etmek, o partinin orayı kazanan belediye başkanını hapiste tutmak, kendi korkusundan millete korku salmak için yapılan iş ve eylemler değilse nedir? Bu yüzden biz bu korkuyu örgütleyenlere karşı umudu örgütlemek için bir hafta boyunca bu binadayız. Keyfimizi kaçırmaya, moralimizi bozmaya, yüzümüzdeki gülümsemeyi, gencecik arkadaşlarımızın geleceğe umutla bakacakları bu bir haftada umudu örgütlememize karşı korkuyu örgütleyenlerin dün yaptıklarının, bugün yapacaklarının, yarın yapacaklarının bir önemi yok. Öyle olsaydı 100 yıl önce, bundan 106 yıl önce Samsun’a çıkılırken elde bulunan şey, o günkü iktidar yargısının ölüm fermanıydı. Boynuna idam fermanını takıp Samsun’a kurtuluşu ve kuruluşu örgütlemeye giden bir partinin il başkanına kayyım atasanız ne olur, Cumhurbaşkanı adayını hapse atsanız ne olur, Genel Başkanını tehdit etseniz ne olur kardeşim?
“Eğer Sizin Kadar Korkak Olsaydık, Biz Samsun’a Geçemezdik”
Bu parti, 106 yıl önceki kararlılığındadır. Bu partinin kadroları, o günkü kadroların azim ve cesaretindedir. Bundan sonraki süreçte de kendi kendilerine oturup Türkiye’nin geleceğini ne kadar karartabileceklerini tartışacaklara, gündemi CHP olanlara söylüyorum. Sizden korkan sizden beter olsun. Eğer sizin kadar korkak olsaydık, biz Samsun’a geçemezdik, Kurtuluş Savaşı’nı veremezdik, düşmanı def edemezdik, Cumhuriyeti kuramazdık. Cumhuriyeti kuran kadroların cesareti, bugün Cumhur İttifakı’na teslim olmayacak kadrolardadır. Geleceğin iktidarını kuracak kadrolar, 106 yıl önceki azim ve kararlılıktadır.
Biz toplumsal barışı, toplumsal eşitliği, Türkiye’nin geleceğini savunmak için, bu kuşatmayı yırtıp atmak, esaretten bu milleti kurtarmak için, bir kez daha demokrasiyi kurmak için, gençlere yasaksız bir Türkiye vadetmek için, gençlere ve tüm ulusa vizesiz bir Avrupa, vizesiz bir dünya vadetmek için, Türkiye’yi Avrupa Birliği’nin ayrılmaz parçası, tam üyesi yapabilmek için, herkese zenginlik, herkese huzur, herkese refah, herkese bugünkünün çok üzerinde bir ekonomik güç vadedebilmek için, yarınlarda kimsenin evladının yarınları için tasalanmadığı bir Türkiye inşa etmek için 100 yıl sonra bir kez daha buradayız.
“Büyük Bir Cesaretle Biz Yolumuzda Yürüyeceğiz”
Biz nasıl yöneteceğimizi, nasıl kalkındıracağımızı, nasıl zenginleştireceğimizi, nasıl özgürleştireceğimizi çalışmak üzere buradayız. Yılların birikimi ile son bir yılın gayret, emek ve enerjisiyle, önümüzdeki bir haftanın profesyonelliğiyle, titizliğiyle buradayız. Kuyu kazanların, çamur atanların, onları o çamur girdabının içinde birlikte debelenmeye, etrafa çamur sıçratmaya, Türkiye’yi sürükledikleri o çukurda debelenmeye davet ediyorum. Onların dışındaki bütün yurtseverleri, ülkeyi o çamur deryasına değil; aydınlık, güzel, temiz, parlak ve zengin yarınlara birlikte yürümeye davet ediyorum. Bu çağrı; bu yürüyüşün çağrısıdır. Bu hafta atılacak adım; iktidar yürüyüşünün adımıdır. Bundan sonra hiçbir şey o çamur çirkeflerin istediği gibi olmayacak. İsterse bütün il yönetimlerine kayyım atasınlar. İsterse Cumhuriyet Halk Partisi’ne kayyım atasınlar. İsterse kendileri gibi olacak bir Cumhuriyet Halk Partisi için her türlü siyasi mühendislik için çaba harcasınlar. 100 yıl önceki inanç, kararlılık, ruhla, birbirimize olan güven ve sevgiyle, büyük bir cesaretle biz yolumuzda yürüyeceğiz. Onlara o çamur deryasında birbirlerini çamurlamaya, etrafa çamur atmaya devam etmeye, milletimizi aydınlık müreffeh, zengin, güçlü ve mutlu yarınlara Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün partisi ile bir kez daha yürümeye davet ediyorum."