CHP’DE ‘MUTLAK BUHRAN’ GÜNLERİ İÇİN GERİ SAYIM BAŞLADI

Abone Ol

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), 30 Haziran 2025’te Ankara 42. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülecek kurultay iptal davasıyla tarihi bir dönemece giriyor.

4-5 Kasım 2023’te gerçekleşen 38. Olağan Kurultay ve 6 Nisan 2025’teki 21. Olağanüstü Kurultay’ın iptali için açılan davaların birleştirilmesi ve “mutlak butlan” ifadesinin mahkeme tutanağına girmesi siyasi kulisleri hareketlendirmişti.

Eğer mahkeme, 30 Haziran’da yapılacak duruşmada kurultayların mutlak butlanla ya da “yokluk” kararıyla geçersiz olduğuna hükmederse, CHP’yi derin bir kaosa hatta mutlak bir buhrana sürüklenebilir.

Mahkeme 30 Haziran’da, olası bir “mutlak butlan” ya da “yokluk” kararına hükmederse bu kararın siyasi, hukuki ve toplumsal sonuçları ne olur peki?

Önce “mutlak butlan” terimini irdeleyelim ve neden önemsendiğine dikkat çekelim.

Mutlak butlan, bir işlemin kanunun emredici hükümlerine, kamu düzenine veya ahlaka aykırı olması nedeniyle baştan itibaren geçersiz sayılması anlamı taşır.

CHP’nin kurultay davasında, 2023 ve 2025 kurultaylarında usulsüzlük ve şaibe iddiaları öne sürülüyor. Mahkeme, bu iddiaları ciddi bulursa, kurultayları “yok hükmünde” sayabilir.

Bu durumda, Özgür Özel’in genel başkanlığı ve mevcut yönetim organlarının tüm kararları geçersiz hale gelir.

Kurultay öncesi yönetim, yani Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibi, hukuken göreve geri dönebilir. Ancak bu senaryo, sadece hukuki değil, aynı zamanda siyasi ve toplumsal bir deprem yaratma potansiyeline de sahip.

Mutlak butlan kararı, CHP’nin yönetim yapısını altüst edecektir.

Hukuki açıdan, Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığa dönmesi mümkün görünse de bazı hukukçular, böyle bir kararın otomatik olarak uygulanamayacağı görüşünde.

Kararın istinaf ve temyiz süreçlerinden geçmesi gerektiğini vurgulayan bazı hukukçular ise; istinaf ve temyiz sürecinde partinin kayyuma devredilebileceği fikrini savunuyor.

Eğer bu görüş sahibi hukukçuların dediği bir sonuç yaşanır kayyum ihtimali kapıya dayanırsa, bu durumun, CHP tabanında büyük bir infiale yol açabileceği değerlendiriliyor.

Bunun yanında yaşanacak olan hukuki belirsizlik, partinin işleyişini felç edebilir.

Mesela, Özgür Özel’in Genel Başkan olarak attığı tüm imzalar yok sayılacak, hükümsüz kılınacak. Bu, belediye seçimlerinden CHP il ilçe örgüt yönetimlerine kadar pek çok alanda kaosa sebep olacaktır.

Bunların yanında, İstanbul İl Kongresi’nin de iptali durumunda 195 delegenin kurultaya katılamama riski, yeni bir kurultay sürecini daha da karmaşık bir hale getirecektir.

Mahkemeden çıkacak mutlak butlan ya da “yokluk” kararının siyasal ve toplumsal sonuçlar bakımından bir siyasi kutuplaşmayı ve iç çatışmayı körükleyeceği değerlendirmeleri de var.

Olası bir mutlak butlan kararıyla birlikte, CHP içinde zaten var olan fay hatları daha da derinleşebilir.

Bu arada Özgür Özel ve Ekrem İmamoğlu’nun liderlik ettiği mevcut yönetimin, mahkeme süreci ve olası kararı “siyasi bir kumpas” olarak nitelendirdiğini de not edelim.

Özgür Özel, “Ne kayyumu tanırım ne butlan kararını” derken, 81 il başkanının bu kararı tanımayacağını açıklaması, komplike bir direnişin sinyali olarak değerlendirilebilir.

Kemal Kılıçdaroğlu’na yakın isimler ise, eski genel başkanın “partiyi kayyuma bırakmamak için” görevi kabul edeceğini belirtiyor.

Her ne kadar henüz kamuoyuna yansımasa da Kemal Kılıçdaroğlu’nun Mustafa Kemal Mahallesi’ndeki karargahının mahkemeden çıkacak mutlak butlan kararı üzerine hazırladığı eylem planının en başında partiyi derinden sarsan yolsuzluk batağından çıkarmak. Kılıçdaroğlu cephesi Ekrem İmamoğlu’nun tutuklandığı İstanbul Büyükşehir Belediyesi merkezli yolsuzluk, ihaleye fesat gibi suçlamaları içeren soruşturmayı tümden reddetmiyor. Hatta soruşturmaya konu birçok başlığa dair (bilhassa 2019-2024 arası dönemdeki birçok eylemle ilgili) Kemal Kılıçdaroğlu’nun arşivinde, CHP tabanından gelen şikayetlerin bulunduğu da konuşuluyor. İmamoğlu’na yönelik iddiaları tümden reddetmeyen Kemal Kılıçdaroğlu’nun İmamoğlu’nu koşulsuz sahiplenme yerine sadece “tutuksuz ve adil yargılanması” yönünde talebi gündemde tutacağı belirtiliyor.

Tabii ki mahkemenin vereceği karala birlikte Kılıçdaroğlu’nun CHP’ye Genel Başkan olarak dönüşünün, parti içinde sert bir kutuplaşmayı tetiklemesi kaçınılmaz.

Özel ve İmamoğlu güdümündeki yönetimin, Kılıçdaroğlu’nun liderliğini meşru görmeyerek direniş sergilemesi sürpriz olmayacaktır.

Zaten bu yönde mesajlar da yüksek sesle dile getiriliyor.

Daha ilginci ise Ekrem İmamoğlu’nun beklentisi…

Özgür Özel cephesi, Kılıçdaroğlu ile İmamoğlu görüşmesinde İmamoğlu’nun olası bir mutlak butlan kararı üzerine Kılıçdaroğlu’nun “hemen kurultay ilan etmesini ve Özel’i desteklemesini” beklediğini belirttiği dillendirilse de Kılıçdaroğlu cephesi bunu doğrulamıyor. Böyle bir tavır sergilenmesinin de söz konusu olmayacağını açık açık dile getirenler var.

Tabi mahkemenin vereceği mutlak butlan kararı, sadece CHP’yi değil, Türkiye’nin siyasi dengelerini de sarsabilecek bir potansiyeli barındırıyor.

Mesela olası mutlak butlan kararıyla birlikte CHP’nin enerjisini kendi içine yöneltmesi, muhalefetin zayıflamasına ve iktidarın elinin güçlenmesi gibi bir siyasi sonuç doğurabilir.

Tabi parti tabanının olası tepkisi de hesaba katılmalı.

İmamoğlu’nun tutuklanma kararıyla birlikte sokağa dökülmesine yönelik denemelerden orta düzeyde başarı elde eden Özgür Özel yönetimi, mahkemenin mutlak butlan ya da yokluk kararına hükmetmesi durumunda parti tabanının tepkisini sokak hareketlerine konsolide edebilir. CHP’liler, kayyum ya da Kılıçdaroğlu’nun dönüşünün “hukuksuzluk” olduğuna inandırılabilirse -ki şu an atmosfer o yönde- protesto dalgası yükselir.

Ekonomik kriz ve uluslararası gerilimlerle boğuşan Türkiye’de bu durum yeni bir toplumsal huzursuzluk dalgasını tetikleyebilir.

Bütün bunlar bir kenara; mutlak butlan kararı çıkarsa, CHP’nin önünde iki temel yol görünüyor: Ya yeni bir kurultay sürecine gidilecek ya da hukuki mücadele ya da direniş uzayacak. Ancak her iki senaryo da kısa vadede kaosu önlemeyecektir. Kılıçdaroğlu’nun görevi kabul etmesi, parti içinde bir tasfiye sürecini başlatabilir; bu da yeni bir kurultayı erteleyebilir. Öte yandan, mevcut yönetimin direnişi, partiyi fiilen ikiye böler.

Olası bir kaos ve mutlak bir buhrandan çıkışın tek yolu var; CHP’nin ortak akılla hareket etmesi.

Ne var ki hem Ekrem İmamoğlu cephesindeki birtakım tetikçilerin hem de Kemal Kılıçdaroğlu’nun çevresindeki bazı isimlerin saldırgan tutumları ortak akıl ihtimalini ortadan kaldırmış gibi.

Buna Kemal Kılıçdaroğlu’nun “ya ben ya kayyum” restini de eklediğimizde o ortak akla ulaşmak imkânsız görünüyor CHP’de.

Özetle; 30 Haziran’da yapılacak olan duruşma ve bu duruşmada çıkması muhtemel karar, sadece CHP’nin iç dengelerini değil, Türkiye’nin siyasi geleceğini de etkileyecek bir dönüm noktası olabilir.

Mutlak butlan kararı, hukuki belirsizlik, siyasi kutuplaşma ve toplumsal gerilimle dolu bir kaosu ve buhran dönemini getirebilir.