Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Haliç Kongre Merkezi'nde düzenlenen MÜSİAD 28. Olağan Genel Kurulu'na katıldı.

Erdoğan’ın yaptığı açıklamalardan öne çıkanlar şöyle:

DEM Parti'den 8 maddelik açıklama
DEM Parti'den 8 maddelik açıklama
İçeriği Görüntüle

1999 yılında Pınarhisar'a gitmeden önce MÜSİAD'ın beni ilk fahri üye olarak kabul etmesinin anlamını, mesajını ve kıymetini her zaman şükranla hatırladım. 28 Şubat'ın kesif atmosferinin halen devam ettiği o günlerde MÜSİAD'ın gösterdiği dayanışmanın kalbimde hep müstesna bir yeri oldu. Sadece 28 Şubat döneminde değil, öncesinde ve sonrasında da MÜSİAD daima demokrasiden, adaletten, hukuktan ve özgürlüklerden yana güçlü bir duruş sergiledi. Her türlü zorluğa, her türlü zorbalığa, baskıya, tehdide, ayrımcılığa rağmen MÜSİAD mensuplarımız hak ve özgürlüklerle birlikte ekonomide, sanayide, ihracatta, elbette hayır hasenat hizmetlerinde destan yazdılar.

“SİVİL TOPLUM ALANINDA TARİHİ BİR ROL ÜSTLENDİNİZ”

Geçmiş dönemlerde sermayenin dahi renklere ayrıldığı, bazılarına öz, bazılarına üvey evlat muamelesi yapıldığı karanlık günlerde dahi MÜSİAD, üretmekten, ihracattan, bütün Türkiye için çalışmaktan asla vazgeçmedi. 1990 yılından bugüne, Türk ekonomisinin ilerlemesine, büyümesine, ihracatın, üretimin, istihdamın her yıl artmasına, Türkiye'nin bir cazibe merkezi olarak öne çıkmasına çok değerli katkılarda bulundunuz. 35 yıldır duruşunuzu ve samimiyetinizi muhafaza ettiniz. Kazanırken çalışanlarınızdan başlayarak millete kazandırmayı, kanaat ve bereket kavramlarıyla ticaret yapmayı hiçbir zaman ihmal etmediniz. Sanayici ve iş adamlarımızı bir araya getirerek, güç ve ülkü birliği yaparak, sivil toplum alanında tarihi bir rol üstlendiniz.

“MÜSİAD'IN KARARLI DESTEĞİ ELBETTE YADSINAMAZ”

Her vesileyle söylüyorum. Türkiye'nin demokraside, diplomaside, savunmada, ticarette ve diğer pek çok alanda 23 yılda yazdığı başarı hikayesinde en çok emeği olanlardan biri de MÜSİAD ailesidir. Bugün 2002 öncesine kıyasla çok daha güçlü, çok daha itibarlı bir Türkiye Cumhuriyeti varsa, bunda MÜSİAD'ın 35 yıllık mücadelesinin önemli bir payı bulunuyor. Son 23 yılda milli iradeyi ve demokrasimizi hedef alan saldırıların boşa çıkartılmasında da MÜSİAD'ın kararlı desteği elbette yadsınamaz. MÜSİAD'ımıza ülke olarak, millet olarak da minnet borçlu olduğumuzu altını çizerek söylüyorum, belirtmek istiyorum. MÜSİAD ve üyelerine tam 35 yıldır büyük bir titizlikle sahip çıktıkları ve bu ilkeleri Türkiye ekonomisine yaptıkları tarihi katkıları dolayısıyla şahsım, ülkem, milletim ve bugün bir kez daha şükranla kendilerini anıyorum. Yine aynı şekilde, sadece hudutlarımız içinde değil, dünyanın en ücra köşelerinde de milletimizin asaletini temsil eden, kardeşlik bayrağını gururla dalgalandıran MÜSİAD'ı ve üyelerini tebrik ediyorum. Rabbim muhabbetimizi daim eylesin diyorum.

“NİCE OYUNU BOZDUK”

Nice olmaz denileni başardık. Nice hayali gerçekleştirdik. Nice oyunu bozduk. Nice kirli senaryoyu yırtıp attık. Nice engelin, badirenin, imkansızlığın üstesinden geldik. Sabrettik , mücadele ettik. Allah'ın yardımıyla başarıdan başarıya koştuk. Bundan sonra da her oyunu bozacak, her engeli biiznillah aşacağız. 35 yıldır sizlerle beraber yol yürümekten daima kıvanç duydum, kıvanç duyuyorum. MÜSİAD'ın ülkemiz, milletimiz, demokrasimiz ve insanlık değerleri adına yürüttüğü mücadelesine her zaman destek olduk. İnşallah MÜSİAD'la gelecekte de bir ve beraber olacağız.

"ENFLASYON, POLİTİKALARIN TEMEL BELİRLEYİCİ UNSURUNA DÖNÜŞTÜ"

Dünyamız sancılı olduğu kadar tarihi niteliği haiz değişimlerin yaşandığı kritik bir süreçten geçiyor. Hayatımızı birçok alanda altüst eden Covid salgınının sağlık boyutunu 3 yıl önce hamdolsun geride bıraktık. Ancak salgının küresel ekonomide sebep olduğu depremin sarsıntıları halen devam ediyor. Ticarette artan korumacılık politikaları giderek güçlenmekte. Salgın döneminde son 60-70 yılın zirvelerine çıkan enflasyondaki direnç henüz kırılamadı. Enflasyon korkusu gelişmiş ekonomiler dahil dünyanın birçok ülkesinde ekonomi politikalarının temel belirleyici unsuruna dönüştü.

"KÜRESEL EKONOMİ FIRTINALI BİR DENİZDE İLERLEMEYE ÇALIŞIYOR"

Gümrük tarifeleri üzerinden alevlenen restleşmelerin de olumsuz etkisiyle bir müddet daha belirsizlik atmosferinin devam edeceği anlaşılıyor. Sadece ekonomide değil, uluslararası ilişkilerden siyasete ve toplumsal hareketlere kadar geniş bir yelpazede riskler ve tehditler giderek artıyor. Görüyoruz ki küresel ekonomi fırtınalı bir denizde ilerlemeye çalışıyor. Taşların yerine oturması ve suların sakinleşmesi biraz daha vakit alacaktır. Projeksiyonlarımızı buna göre yapmanın yakın gelecek için en akıllı tercih olacağına inanıyoruz.

“MAKRO FİNANSAL İSTİKRARI SAĞLADIK”

Hükümet olarak fırtınalı sularda gemiyi limana güvenle ulaştıracak plana, programa, tecrübeye ve iradeye hamdolsun ziyadesiyle sahibiz. Her gün bir yenisi patlak veren krizlere aldırmadan soğukkanlı ve sabırlı bir şekilde yol alıyoruz. Son derece rasyonel bir zeminde artısı ve eksisini hesap ederek kararlarımızı uyguluyoruz. Bundan iki sene önce hayata geçirdiğimiz istikrar ve reform programı ile ekonomimizin temellerini güçlendirdik. Dış kırılganlığımızı azalttık. Şoklara karşı mukavemetimizi artırdık. Makro finansal istikrarı sağladık. Böylece kalıcı ve sürdürülebilir büyüme için sağlam bir zemin oluşturduk. Programın en önemli hedeflerinden biri vatandaşımızı hayat pahalılığı derdinden temelli kurtarmaktır. Bu hedefe giden yolda son iki yılda çok ciddi mesafe kat ettik. Yıllık enflasyon 11 aydır kesintisiz düşüyor. Nisan'da son 40 ayın en düşük seviyesine ulaştık. İnşallah devamı da gelecek.

“GERİ ADIM ATAMAYIZ”

Bir diğer önceliğimiz olan mali disiplinden de taviz vermiyoruz. Depremin yaralarını hızla sararken geçen yıl başlattığımız harcama disiplini ve tasarruf tedbirlerini bu yıl da aynı kararlılıkla sürdürüyoruz. Kayıt dışı, uzun yıllardır ülkemizin kronik problemlerinin en üst sırasında yer alıyor. Kayıt dışılık her şeyden evvel haksız rekabettir. Devletin görevi vergisini düzgün ve düzenli ödeyeni, hesabını kitabını doğru tutanı, işini kurallara uygun yürüteni korumaktır. Kayıt dışıya göz yummak bu kardeşlerimizin hakkını yedirmek olacaktır. Dolayısıyla kayıt dışıyla mücadeleden geri adım atamayız. Sizden bu konuda bizlere destek olmanızı bekliyoruz.

"YOLUMUZA DEVAM EDİYORUZ"

Dış dengede de hamdolsun tablo olumlu. Cari açığımız istikrarlı bir şekilde geriliyor. Altın hariç tutulduğunda cari fazla veriyoruz. Petrol fiyatlarındaki düşüş lehimize işliyor. Hem enflasyonu hem dış açığı aşağı çekiyor. İstihdamda da tarihi seviyelerdeyiz. İşsizlik oranımız Mart ayında yüzde 7,9'a geriledi. Erkeklerde de bu oran yüzde 6,5. Kadınlarda ise yüzde 10,6. Bu rakamlar son 20 yılın en düşük seviyesine işaret etmektedir. Şunu da ifade etmekte fayda görüyorum. Gelişmelere bağlı olarak iç ve dış talepte geçici yavaşlamalar olabilir. Bunlar gayet doğaldır. Biz ne bunları göz ardı ediyoruz ne de bunlara takılıp kalıyoruz. Kısa süreli dalgalanmaların ötesine geçen sürdürülebilir ve kapsayıcı bir büyüme hedefiyle yolumuza devam ediyoruz.

Son 1,5 aydır yaşanan dalgalanmalar karşısında başarılı bir sınav verdik. Programın şoklara, manipülatif saldırılara ve sabotaj girişimlerine karşı ne denli dayanıklı olduğunu bir kez daha görmüş olduk. Malum çevrelerin operasyonu ellerinde patladı. Çünkü bu haftadan itibaren rezervlerimiz yeniden artmaya başladı. Küresel belirsizliklerin azalmasıyla birlikte Türkiye'nin gelişmekte olan ülkeler arasında pozitif yönde ayrıştığına hep birlikte şahit olacağız.

MUHALEFETE MESAJ

Muhalefette değişim görmeyi umdukça her seferinde hayal kırıklığına uğruyoruz. Genel başkanlar değişse de bu zihniyette zerre düzelme olmuyor. Bu ülkenin ana muhalefet partisi başkanı kendi ülkesini yabancı medyaya şikâyet ediyor. İktidarı yıpratayım derken Türkiye'ye zarar veriyor, boykot çağrısı ile yerli ve milli markalara zarar veriyor. İhracatçılarımıza, istihdam sağlayan sanayicimize zarar veriyor.

Adı yolsuzlukla, sahtecilikle anılan bir avuç muhterisi memnun etmek için 85 milyonu hayal kırıklığına uğratıyor. Bu ekonomik tetikçiliktir, jurnalciliktir, ispiyonculuktur. Bizim CHP'lilerin birbirini jurnallemesi bizi ilgilendirmez ama kendi ülkelerini jurnallemesini görmezden gelmeyiz. Kimse üreticilerimize zarar verme peşinde koşamaz. Kantarın topuzu kaçtı, düzelme umudu da kalmadı. Sivil siyaseti zehirli söylemlerle etkilemek kabul edilemez.

Türkiye bu toksik siyaset dilini 1960 öncesinden iyi bilir. 28 Şubat döneminden, 12 Eylül'den iyi bilir, Gezi kalkışmasından iyi bilir. CHP'nin süratle normalleşmesi şart. Vesayet prangalarını kırmaları gerekiyor. Ülkenin gerçek gündemine dönmeleri gerekiyor. Sorumlu dille siyaset yapmaya davet ediyorum. Kutuplaşmaya değil kucaklaşmaya ihtiyacı var Türkiye'nin. Bölgemizde ve dünyada tansiyon bu kadar yükselmişken yangına körükle gitme yanlışından dönülmesini diliyoruz.