Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Danıştay Konferans Salonu'nda Danıştayın 157. Kuruluş Yıl Dönümü Töreni'nde konuştu.
Erdoğan’ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
“10 Mayıs 1868'de Şura-yı Devlet adıyla ihdas edilen Danıştay'ın 157 yıldır adaletin tevzi ve tecellisi noktasında başarıyla görev yaptığını belirten Erdoğan, "Mithat Paşa'nın riyasetinden bugüne Danıştay çatısı altında görev yapan fakat artık aramızda olmayan tüm hakimlerimizi, savcılarımızı, Danıştay çalışanlarımızın tamamını rahmetle yad ediyorum. Görev sürelerini başarıyla nihayete erdiren Danıştay mensuplarımıza şahsım ve milletim adına kalpten teşekkür ediyorum. Hâlihazırda vazifelerini özveriyle ve büyük bir titizlikle sürdüren Danıştay ailemizin tüm üyelerine, tüm fertlerine Rabbimden üstün muvaffakiyetler niyaz ediyorum." ifadelerini kullandı.
Binlerce yıllık devlet geleneğinin en önemli prensibinin devlet ebed müddet olarak tarif ettikleri devamlılık olduğunu vurgulayan Erdoğan, Devlet anlayışımızın bu devamlılığı ise iki umde üzerine bina edilmiştir. Bunlardan ilki Eşref-i Mahlûkat olan insana atfedilen önemdir. Şeyh Edebali'nin "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın" sözü işte bu hakikatin altını çizmektedir. İkincisi ise hiç şüphesiz mülkün temeli olarak gördüğümüz adalettir. Çünkü bizim inancımızda varlık adalet üzerine yaratılmıştır. Miyar ve mizan adalet üzerine kurulmuştur. Bu yönüyle adalet, hikmet-i ilahinin yeryüzünde tecelli etmesi, dirlik ve düzenin ancak bu ölçü ekseninde tesis edilmesidir. Adalet terazisindeki en küçük bir sapma Allah muhafaza tamiri de telafisi de mümkün olmayan yıkıcı sonuçlara her zaman gebedir." diye konuştu.
Bizim inancımızda varlık adalet üzerine yaratılmıştır. Adalet hikmeti ilahinin yeryüzünde tecelli etmesi ancak bu ölçü ekseninde tesis edilmesidir. Adalet terazisindeki en küçük sapma telafisi mümkün olmayan sonuçlara gebedir. Güçsüzün güçlüye asla ezdirilmemesi bu bakımdan önemlidir. Atalarımız "Zor kapıdan girerse töre bacadan çıkar" demişlerdir.
Danıştay'ımız 157 yıldır böylesi hayati bir görevi yürütmektedir. Kamu ile vatandaş arasındaki uyuşmazlıkları çözüme kavuşturmaktadır. Devlet adaletle hükmederse devlettir. Haksızlığa yol veren, mağduriyetleri gideremeyen hiçbir otorite varlığını sürdüremez. Adaletin sarsıldığı ülkede huzuru güveni demokrasi ve barışı tesis edemezsiniz. Hakim ve savcılarımız çok önemli bir mesuliyeti yerine getirmektedir. Etkin, hızlı ve erişilebilir adalet hükümetimizin önceliklerinin en başındadır. Yargının güçlendirilmesi için bugüne kadar pek çok düzenlemeyi hayata geçirdik. Reform ve strateji belgelerimiz ile bunu destekledik. Vesayet dönemlerinin acı hatırası olan üstünlerin hukukunu geride bırakıp yerine hukukun üstünlüğü ilkesini egemen kıldık. Darbeleri ayakta alkışlayan yargı yerine milletin darbecilere hak ettiği hükmü giydiren yargı rejimini kurduk. Yargının bağımsızlığına tarafsızlık ilkesini ekledik.
Çok geniş yelpazede yargıdaki hizmetlerimizi genişlettik. 2002'de 146 olan ilk derece mahkemesini 233'e yükselttik, hataları asgari seviyeye indirecek şekilde istinaf incelemesi yapmak üzere bölge idare mahkemelerini 9 bölgede hayata geçirdik.4. yargı reformu strateji belgesi ile çalışmalarımızı daha da öteye taşıdık. Cezasızlık algısının önüne geçecek düzenlemeleri kamuoyu ile paylaştık. Yapanın yanına kar kalıyor anlayışının toplumda yerleşmesine müsaade etmeyeceğiz. Kanunlara uyan vatandaşlarımızın hakkının korunmasında kararlıyız. Suç işleyenlerin, kendini yasadan devletten üstün görenlerin tepelerine binmeye devam edeceğiz.
Ortaya çıkan onca ihanetten sonra bile millete devlete pusu kurmaktan vazgeçmeyen FETÖ ile mücadelemiz güçlenerek devam edecektir. Su uyur ama FETÖ'nün hücreleri uyumaz gerçeği operasyonlarla kendini bir kez daha hatırlatıyor. FETÖ ile mücadelede zafiyetin ağır bedelleri olacaktır. Tarih, ibret alınmazsa tekerrür eder. Acıların, ihanetlerin tekrarının önüne tarihten ibret alarak geçebiliriz. Diğer türlü umudunu Türkiye'nin güçlenmesine bağlamış mazlumlara karşı ihanet etmiş oluruz. Yargımızın da dikkat ve teyakkuzu göstereceğine inanıyorum.
Yargı mensuplarımızın ailelerinin hedef gösterilmesi, meydanlarda yuhalatılması büyük bir sorumsuzluktur. Bunların haklı gerekçesi yoktur. İster siyasetçi ister gazeteci olsun herkes anayasanın işlemesine yardımcı olmalıdır. Kimse yargı mercilerine parmak sallayamaz.”