Gündem

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Manşetlerle çarpışa çarpışa geldik

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan; “Anadolu medyası varsa milletin sesi vardır. Varlığınızı ve yerine getirdiğiniz vazifeyi çok değerli bulduğumu bir kez daha söylemek istiyorum. Bütün bunları meselelerin uzağında bir isim olarak söylemiyorum. İtibar suikastlarına maruz kalmış, tek sesli medya düzenini iliklerine kadar hissetmiş bir kardeşiniz olarak söylüyorum. Manşetlerle çarpışa çarpışa geldik.” dedi.

Abone Ol

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde 10. Anadolu Medya Ödülleri programında konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

Anadolu Yayıncılar Derneğimizin kıymetli yöneticileri, değerli medya mensupları, kıymetli misafirler, sizleri en kalbi duygularımla hürmetle, muhabbetle selamlıyorum. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ne bu Gazi mekâna hoş geldiniz. Anadolu Medya Ödüllerinin 10'uncusunda sizlerle tekrar beraber olmanın, sizleri milletin evinde ağırlamanın bahtiyarlığını yaşıyorum.

Konuşmamın hemen başında bu güzel buluşmaya vesile olan Anadolu Yayıncılar Derneği'ne, yeni adıyla Türkiye Basın Federasyonu'na kalpten teşekkür ediyorum. Ülkemizin medya alanında en büyük sivil toplum kuruluşu olan Türkiye Basın Federasyonu'nun camiamız için hayırlı olmasını diliyorum. Birazdan ödüllerini takdim edeceğimiz kurumlarımızı ve basın mensuplarımızı ayrı ayrı tebrik ediyorum. Sizlerle birlikte burada olmasalar da gecesini gündüzüne katarak çalışan, kalemini ve kelamını halkın hizmetine sunan tüm medya mensuplarımıza şükranlarımı sunuyorum. Rabbim emeklerinizi zayi etmesin diyorum.

“GAZZE’DE 212 GAZETECİ ŞEHİT OLDU”

Son törenimizin ardından bu yana Gazze başta olmak üzere gönül coğrafyamızın farklı köşelerinde sadece görevini yaptığı için birçok basın emekçisi hayatını kaybetti. İsrail'in Gazze'ye yönelik acımasız saldırılarında 212 gazeteci şehit oldu. Tüm dünyanın ülkemizdeki muhalefetin şikâyet makamı olarak gördüğü yabancı basın kuruluşlarının gözleri önünde Filistinli gazeteciler canice katledilmeye devam ediyor. Her biri hakikat savunucusu olan bu kardeşlerimizi rahmetle yad ediyor, meslektaşlarına ve ailelerine başsağlığı temenni ediyorum.

Burada öncelikle bir hususa dikkatinizi çekmek isterim. Özgür, sorumlu ve milli basın insanımızın doğru bilgilendirilmesinin yanı sıra milli iradenin de en önemli destekçilerinden biridir. Bu yıl 10'uncusunu düzenlediğimiz ve artık geleneksel hale gelen bu toplantıları sadece marifet sahiplerini taltif ettiğimiz bir ödül töreni olarak görmüyoruz. Yalanın ve dezenformasyonun etrafı kuşattığı bir dönemde hak ve hakikat mücadelesine gönül vermiş medya mensuplarımızla dayanışmamızın bir simgesi olarak görüyoruz. Bu buluşmalar vesilesiyle aynı zamanda mücadele azmimizi perçinliyor, yol arkadaşlığımızı daha ileri taşıyoruz.

Yarım asırdır milletin huzurunda olan siyasetçiyim. 81 vilayetimizi pek çok kez karış karış gezdim. Toplumun bütün kesimleriyle bir araya geldim. Sadece Ankara ve İstanbul'da değil, canını dişine takarak basın emekçisi arkadaşlarımız var. Hakkın, adaletin neferi olarak gördüğüm bu kardeşlerimizin ne denli zor şartlar altında görev yaptığının farkındayım. Mahalli medyalarımız yerel derebeyleriyle mücadele etmek zorunda kalıyor.

“ANADOLU MEDYASI VARSA MİLLETİN SESİ VARDIR”

Gurur kaynağımız olan Anadolu medyası, adını taşıdığı Anadolu kadar bu topraklara aittir, vazgeçilmez bir parçasıdır. Yazılı ve görsel medyanın kılcal damarlarında olan sizlerin varlığı değerli hale gelmiştir. Güç birliği yapan siz kardeşlerimiz halka ve halkın gündemine daha yakın bir konumda yer alıyorsunuz.

Anadolu medyasının varlığı ve hayatta kalması bizim çok önem verdiğimiz bir konu. Anadolu'nun vicdanını temsil eden sizlerle aynı havayı solumaktan duyduğum memnuniyeti ifade ediyorum.

Toplam 320 mahalli ve bölgesel radyo, televizyon ve gazeteyi bir araya getirerek önemli bir boşluğu doldurmaktadır. Anadolu medyası varsa milletin sesi vardır. Anadolu medyasının sesi gür çıktığı müddetçe demokrasimiz de serpilecektir.

Bütün bunları meselelerin uzağında bir isim olarak söylemiyorum. Defalarca medyanın gadrine uğramış, itibar suikastına maruz kalmış bir kardeşiniz olarak dillendiriyorum. Manşetlerle çarpışa çarpışa geldik. Türkiye'nin nerede nereye geldiğini sizler de göreceksiniz.

“TÜRKİYE BUGÜN 2002 TÜRKİYE'SİNE GÖRE DAHA ÖZGÜR”

28 Şubat dönemindeki korkunç medya atmosferini hiçbirimiz hatırlamak istemiyoruz. Doğrudan hükümete ayar verildiği, imam hatip okulları önünde sözde gazetecilerin nöbet tuttuğu, köşe yazarlarını jurnalcilik yaptığı o utanç verici günleri artık geride bırakmaktan memnuniyet duyuyoruz.

Eski imtiyazlı statülerini kaybedenleri yine itiraz edecek. Türkiye bugün 2002 Türkiye'sine göre daha özgür, daha zengin, çok daha serbest medya ekosistemine sahip. Bu özgürlük ortamı sorumsuzluk, kuralsızlık seviyesine kadar gitmektedir.

MİT TIR'larının durdurulmasından 17/25 Aralık'a, Gezi Parkı olaylarından terörle mücadeleye bunu pek çok kez yaşadık. Türkiye çok ahlaksız bir şekilde teröre destek veren ülke olarak lanse edildi. FETÖ'nün demokrasimize kast ettiği nice operasyona maruz bırakıldık. FETÖ tetikçilerinin ülkemizdeki belli çevreler tarafından nasıl korunduğunu biz FETÖ ile mücadele ederken, muhalefetin nasıl sahip çıktığını da unutmadık.

"SOKAK RÖPORTAJI ADI ALTINDA TERÖR ESTİRİLMEKTE"

Eline mikrofon ve kamera alanın kendini gazeteci ve muhabir olarak gördüğü bir ülkede yaşıyoruz. Bu şahıslar sokak röportajı adı altında sokaklarda terör estirmektedir. Sorumlu yayıncılık ilkelerini bir tarata bıraktık, bunları uygulayanların sayısı bir elin parmaklarını geçiyor. Gerek provokatif sorularla, sorunlu üslupla milletimiz açıkça tahrik ediliyor. Hakaretler karşısında yargı harekete geçtiğinde basın özgürlüğü diyerek yaygara kopartılıyor. Nasıl bir cübbe giyen hakim, savcı, avukat olmuyorsa; nasıl her stetoskop takana doktor demiyorsak eline mikrofon ve kamera alan gazeteci değildir.

Milleti provoke eden, halkı galeyana getiren gazeteci olmaz, olsa da ona gazeteci denmez. Para kazanmayı mazeret olarak görmeyiz. Gazetecilik mesleğini itibarına zarar veren bu sorunun üzerine önce basın mensuplarımız arkasından ilgili kurumlarımız gitmelidir.

Dördüncü kuvvet olarak demokrasimize güç veren medyanın, hükümetimize muhalif de olsa başımızın üzerinde yeri vardır. Yapıcı eleştiri, yapıcı muhalefet ülkemizde göreceğimiz bir durumdur. Medya sopasıyla siyaset kurumunu ve milleti hizaya sokmaya çalışanlara karşı duruşumuz nettir. Toplum mühendisliğine heveslenen medyaya ne saygı duyarız ne müsamaha gösteririz. Hukuk ve demokrasi içinde bunlarla mücadelemizi aynı kararlılıkla sürdürürüz. Biz 23 yılda gerçekleştirdiğimiz sessiz devrimlerle ülkemizdeki medya ekosisteminin zenginleşmesinden son derece memnunuz."