MERT SAYAN – HABER MERKEZİ
Türkiye ekonomisi, 2025’in ikinci yarısına yüksek faiz oranları, zayıflayan iç talep ve baz etkisiyle gerileyen enflasyonla adım atarken, ekonomi çevrelerinde bu dengelerin ne kadar sürdürülebilir olduğu tartışılıyor. Mevduat faizlerinin kademeli olarak düşmesi beklentisi, Türk Lirası'na olan güvenin tam anlamıyla inşa edilememesi ve Merkez Bankası’nın olası adımları piyasalar tarafından dikkatle izleniyor.
Samimi Haber’e konuşan Ekonomist Dr. Bora Yargıç, Türkiye ekonomisinin 2025’in ikinci yarısına yüksek politika faizi, yavaşlayan talep ve düşme eğilimindeki enflasyonla girdiğini belirtti. Ancak bu tablonun “istikrar” çağrışımı yapmasına rağmen sürdürülebilirliği konusunda önemli bir soruya dikkat çekti: “Bu gidişat sürdürülebilir mi?”
YENİDEN DÖVİZ VE ALTINA YÖNELİM OLABİLİR
Yargıç, bankalarda 3 aya kadar vadeli TL mevduat faizlerinin yüzde 45-52 bandında seyrettiğini vurguladı. Ayrıca, enflasyonun baz etkisiyle yavaşlaması ve Merkez Bankası’nın temkinli faiz indirimi sürecine girmesi durumunda, mevduat faizlerinde kademeli bir geri çekilmenin kaçınılmaz olduğunu ifade etti. Ancak TL’ye güvenin henüz tam anlamıyla inşa edilmediğine işaret eden Yargıç; “Mevduat faizlerinin yüzde 40’ın altına düşmesi durumunda bireylerin yeniden döviz ve altına yönelebilir” dedi.
MERKEZ BANKASI’NIN OLASI ADIMLARI
Merkez Bankası’nın faiz indirimi yapıp yapmayacağına ilişkin değerlendirmelerde bulunan Yargıç, teknik olarak indirimin mümkün olduğunu ancak zamanlamanın kritik olduğunu altını çizdi. Eylül 2025’ten önce faiz indirimi sinyali verilmesinin olası olmadığını dile getiren Yargıç, enflasyonun yüzde 35 seviyelerinde seyretmesi, beklentilerin yüzde 25’in altına inmemiş olması ve TL mevduatların kırılgan güven yapısı nedeniyle erken bir indirimin 2021’deki “kur şoku” benzeri bir krizi tetikleyebileceğini vurguladı. Yargıç, Merkez Bankası’nın sabırlı bir duruş sergilemesinin hem kendi kredibilitesi hem de piyasa düzeni için şart olduğunu belirtti.
ENFLASYON GERÇEKTEN DÜŞÜYOR MU?
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in “enflasyon düşecek” mesajlarını da değerlendiren Yargıç, bu söylemin kısmen doğru olduğunu ifade etti. Baz etkisiyle yıllık TÜFE’nin düşebileceğini ancak sokakta hissedilen enflasyonun hâlâ yüksek olduğunu vurguladı. Gıda, kira ve özel hizmetlerdeki fiyat artışlarının çekirdek enflasyonun dirençli kaldığını gösterdiğine dikkat çeken Yargıç; “Enflasyonla mücadele sadece parasal değil, yapısal reformlarla desteklenmesi gerekiyor. Aksi takdirde, fiyatlar düşse bile halkın refah artışını hissedemeyebilir” şeklinde konuştu.
KKM’NİN TASFİYESİ VE RİSKLER
Kur Korumalı Mevduat (KKM) sisteminin 2021’deki kur krizini bastırmak için devreye alındığını hatırlatan Yargıç, sistemin TL’ye dönüş sağlasa da devletin kur farkı ödeme yükünü artırdığını, parasal aktarım mekanizmasını bozduğunu ve piyasa faizlerini baskıladığını belirtti. KKM’nin kademeli olarak tasfiye edildiğini vurgulayan Yargıç, sistemin bir gecede kapatılmasının ani döviz talebi ve güven krizine yol açabileceği uyarısında bulundu. Ayrıca, kademeli tasfiye, yeni TL ürünlerle teşvik ve düzenleyici güvenin sürecin kontrollü ilerlemesi için kritik olduğunu altını çizdi.
SABIR, ŞEFFAFLIK VE DENGELİ GEVŞEME
Dr. Bora Yargıç, ekonomik istikrarın yeni tarifinde ani kararlar ve siyasi baskıların lüks değil, risk olduğunu vurguladı. Faiz indirimi, mevduat faizi düşüşü, enflasyonun kontrolü ve KKM’nin kaldırılması gibi adımların doğru zamanlama ve güvenle atılması gerektiğini belirten Yargıç; “Ekonomide güveni tesis etmenin yolunun veriye dayalı politika, şeffaf iletişim ve sabırlı bir geçiş süreci olur. Aksi takdirde mevcut kazanımların riske atılabilir” diye konuştu.