GRAPPALAR İÇİLİRKEN HÜRRİYET YAZARI BAŞBAKANA HANGİ DEVRİMCİ ŞARKIYI SÖYLEDİ?

Abone Ol

Beş gündür detokstaydım.

Yanlış anlamayın, kültür detoksundaydım demek istiyorum.

Venedik ve Floransa’da bir kültür turu yaptım ve çok ilginç gözlemlerle döndüm.

Cumartesi ve Pazar günleri gözlemlerimi yazacağım.

BURADA YOKKEN BİR BÜYÜKELÇİNİN ÇOK İLGİNÇ HATIRLARI YAYINLANDI

Burada yokken Eski Büyükelçi Volkan Vural’ın hatıra kitabı yayınlandı.

Volkan Vural çok iyi tanıdığım ve diplomasideki başarışına çok yakından tanık olduğum bir büyükelçi.

Akıllı diplomatların, iki ülke arasındaki ilişkileri olumlu yönde nasıl etkileyebileceğini ispatlayan insandır.

TÜRKİYE’NİN İLK KADIN BAŞBAKANININ MASASINDA GEÇEN BİR OLAY

Kitap özellikle bir anekdotu sayesinde bir anda yayıldı.

Bu bölümü haber sitelerinde yazıldı.

Ancak kitapta yer almayan bazı ayrıntılar var ki, onu masadakilerden bizzat dinlemiştim.

O eksiği de ben tamamlayayım.

İTALYAN RESTORANINDA ÇİLLER ÇİFTİ İKİ HÜRRİYET VE BİR SABAH YAZARI

Yıl 1995…

Yer, Tokyo’nun ünlü bir İtalyan Restoranı…

Masada dönemin Başbakanı Tansu Çiller ve eşi rahmetli Özer Çiller var.

Aynı masada, üç gazeteci dikkati çekiyor.

Hürriyet’ten Sedat Ergin ve Yavuz Gökmen.

Sabah’tan da Hasan Cemal.

ÇİLLER’İN, “BEYNİMİN YARISI” DEDİĞİ BÜYÜKELÇİ DE MASADA

Aynı masada bir kişi daha vardır.

O dönemde Tansu Çiller’in “Beynimin yarısı” dediği iki bürokrattan biri olan Büyükelçi Volkan Vural.

Bu anekdotu işte onun hatıra kitabında tekrar hatırladık.

Dönemin Başbakanı Tansu Çiller Japonya’ya resmi bir ziyaret yapıyor.

Ziyaret sırasında bir akşam boş olunca Çiller çifti heyetteki gazetecileri yemeğe götürmüştür.

YAVUZ’UN ODASINDAKİ YARISI YIRTILMIŞ ÇİLLER FOTOĞRAFINDAKİ İKİNCİ KİŞİ KİMDİ?

Rahmetli Yavuz Gökmen, “Sarışın güzel kadın” diye tanımladığı Tansu Çiller’e hayran bir gazeteciydi.

Hürriyet’teki odasında Çiller’in bir fotoğrafı asılıydı.

Ortasından yırtılmış bir fotoğraftı.

Yavuz’a; “Niye yarısı yırtık bir fotoğraf astın?” diye sorduğumda şu cevabı vermişti:

“Öteki tarafta Sedat Ergin vardı. O tarafı yırtıp attım.”

BAROLO ŞARAPTAN SONRA KİM HANGİ GRAPPAYI İÇTİ?

Özer Çiller yemekte Barolo şaraplarını tercih etmiştir.

Yemek bittikten sonra bir araba üzerinde en az 20 çeşit grappa getirilir.

Özer Çiller, Sassisicia grappayı alır.

Bazıları Ornellaia’yı tercih eder.

İşte masada ne olduysa o sırada başlar.

Nasıl açıldıysa bir anda 12 Mart döneminde cezaevlerinde yapılan işkenceler konusu açılır.

YAVUZ GÖKMEN TÜRK BAŞBAKANA GÖRDÜĞÜ İŞKENCEYİ ANLATIYOR

Galiba konuyu Sedat Ergin açmış.

Sedat’ı iyi tanırım ama bu konuyu demokrasiye hizmet mi, yoksa hınzırlıktan mı açtığına karar veremedim.

İşte o an tam Yavuz Gökmen’in anıdır.

12 Mart’ta içeri girmiştir ve işkence görmüştür.

Barolo ve Grappa’nın da etkisiyle gördüğü işkenceyi ayrıntılarıyla anlatmaya başlar.

ELEKTRİK İŞKENCESİ KADIN BAŞBAKANA HANGİ AYRINTI İLE ANLATILABİLİR?

En ayrıntılı kısmı ise bedenine elektrik verilmesidir.

Hangi organına elektrik verildiğini bütün ayrıntıları ile anlattığı an, Başbakan Tansu Çiller’in gözleri fal taşı gibi açılır.

12 Eylül’de bir çok tutuklu erkeğin organına elektrik verildiğini ilk defa işitmektedir.

ÇİLLER’İN SORDUĞU İLK SORU ŞU OLUR

“Bu çok kötü bir şey” der ve arkasından sorar:

“Bugün hâlâ işkence var mı?”

Masadan çeşitli cevaplar gelince, “Gidince bu konuyla mutlaka ilgileneceğim” der.

TAM O AN YAVUZ’UN DAVUDİ SESİ YÜKSELİR: “JANDARMAAA BİZ…”

Tam o sırada masadan bir ses yükselir.

“Jandarmaaa biz sosyalistiz…”

Tahmininiz doğru.

Yavuz Gökmen 12 Mart döneminin en ünlü devrimci şarkılarından biri olan, Rahmi Saltuk’un “Jandarma” şarkısını söylemeye başlamıştır.

Böylece Türk Cumhuriyeti Devleti ilk defa resmi bir yemekte 12 Mart’ın en devrimci sol şarkısını dinlemiştir o gece.

O ŞARKIYI İLK DEFA FRANSIZ KOMÜNİST PARTİSİ'NİN BAYRAMINDA DİNLEMİŞTİM

“Jandarma” şarkısını ilk defa 1970’li yıllarda Fransa Konümist Partisi’nin “Fete de l’Humanite” bayramında dinlemiştim.

Rahmi Saltuk o bayramda söylemişti.

Zülfü Livaneli de katılmıştı o bayrama.

Hatta birlikte fotoğraflarını çekmiştik.

BİR GÜN BİR ZABİT SANA “KÖYLÜNÜ KURŞUNLA” DER

O gece bir Türk başbakanının yüzüne şu sözler okundu:

“Jandarma sen ah bir bilsen sana ne iş verdiler

Belki bir gün zabit sana "Köylünü kurşunla" der

Jandarma biz sosyalistiz, dostuz yalnız biz sana

Kurtuluşun bizimledir elini uzatsana”

BAŞBAKAN UYUMAYA GİDERKEN, SÜİTİN SALONUNDA EDITH PİAF ŞARKILAR BAŞLIYOR

Gece orada bitmez.

Yukarı, Başbakan Çiller’in kaldığı süite gidilir.

Başbakan Çiller uyumaya giderken, Özer Bey gazetecilerle apartman süitin salon bölümüne geçer.

Yavuz Gökmen orada bu defa en sevdiği aşk şarkılarını söylemeye başlar.

YAVUZ’UN YANLIŞ ANLAŞILIR DİYE SÖYLEMEDİĞİ TANJU OKAN ŞARKISI

Onun şahsi repertuvarında iki Fransız şarkısı vardır ve ikisi de Edith Piaf’ın şarkılarıdır.

“La Vie En Rose” ve “Je Ne Regrette rien…”

O günlerde Türk şarkıcılarından tercihi ise Tanju Okan’dır.

Tabi ki “Kadınım…”

Ama ne kadar içse de hep kendine hakim bir insandı.

Herhalde “Yanlış anlaşılabilir” diye o gece Tanju Okan’dan bir şarkı söylememiş, hep Fransız ve İtalyan repertuvarda kalmış.

BEYLER, BAŞBAKANI RAHATSIZ ETMEYELİM İSTİRAHAT ETSİN

Gecenin geç saatlerinde Volkan Vural yanlarına gelir ve nazik bir ifadeyle; “Başbakan'ı rahatsız etmeyelim. Yarın önemli toplantıları var” der.

Ve dağılırlar.

O gece Türkiye’nin işkence tarihinde işte böyle önemli bir gecedir.

Masadaki Hasan Cemal’den dinledim.

Dışişleri’nden Yalım Eralp anlatmış.

Dönüşte Çiller, Volkan Vural’dan sonra ona da “Bu anlatılanlar doğru mu” diye sormuş.

O da doğru deyince, ertesi gün İçişleri Bakanlığı bir işkence genelgesi yayınlanmış.

Yani o Barololu, grappalı gecenin Türk siyaseti açısından böyle ciddi bir sonucu olmuş.

TÜRK BÜYÜKELÇİSİNİN EVİNDE İŞLENEN CİNAYET

Volkan Vural’ı Türkiye’nin Moskova Büyükelçiliği sırasında tanıdım.

Kitapta anlatılmayan güzel bir hikaye daha var.

Moskova’ya gittiğimde bazen Büyükelçiliğimizin Gertsana Caddesinde, bahçe içindeki rezidansında kalırdım.

Bina, Çarlık döneminde zengin bir şeker tüccarı tarafından, metresi için yaptırılmış.

Çok da özenmiş metresinin hoşuna gitsin diye.

Güya metresi evi beğenmeyince tüccar onu merdivenin üst tarafından iterek öldürmüş.

ÖLEN METRESİN RUHU O EVDE DOLAŞIYORDU

Karşılıklı iki merdivenin başlarının birinde tüccarın, ötekinde metresinin kabartma resimleri vardı.

Kimine göre metresi beğenmeyince tüccar öyle büyük düşkırıklığına uğramış ki, o öfkeyle kadını itmiş.

Kimine göre ise tüccarın eşinin lanetiymiş.

Ölen kadının ruhu sanki o evde dolaşıyor gibi gelirdi bana.

Ama bu bir efsane mi gerçek mi hiç öğrenemedim.

KAYIP SİYAM KEDİSİNİN KGB’Yİ HAREKETE GEÇİRDİĞİ GECE

Vural’ın hatıralarında, benim tanık olduğumu ama onun yazmadığı bir olay var.

Bir gece yarısı orada kalırken bağırış ve koşuşturma sesiyle uyandım.

Koridora fırladığımda her taraf KGB ajanları ve polislerle doluydu.

Volkan ve eşi Gülperi’nin “Faron” adlı bir Siyam kedileri vardı.

Meğer o kaçmış ve bunun üzerine Rus istihbaratı da harekete geçmiş.

Bahçede ışıldaklar yakılmış, ağaçlarda Faron aranıyordu.

Sonunda bulundu ve biz de yatıp uyuyabildik.

PARKTA BİR BANKTAKİ ÇİÇEĞİ KİM BIRAKMIŞ

Ama o günlerden benim için en güzel hatıra, rezidansın yakınlarındaki bir parkta gördüğüm manzaraydı.

Bir akşam Volkan Vural’la birlikte dolaşmaya çıktık.

Gorbaçov’un Glasnost ve Perestroika günleriydi.

Sovyetler Birliği’nde rahatlama rüzgarları esmeye başlamıştı.

Gertsana Sokağının civarında küçük bir parka gittik.

Ortasında bir havuz ve etrafında banklar vardı.

Parkta bizden başka kimse yoktu.

MEĞER O GÜN BULGAKOV’UN ROMAN KAHRAMANININ DOĞUM GÜNÜYMÜŞ

Banklardan birini üzerinde bir demet çiçek ve üzerinde yazı bulunan bir karton dikkatimizi çekti.

Volkan geldikten 3 ay sonra Rusçayı baya öğrenmiş, hatta Rus Televizyonunda Rusça konuşma bile yapmıştı.

Yaklaşıp kartonun üzerindeki yazıyı okudu.

O gün Bulgakov’un ünlü “Usta ve Margarita” romanının kahramanının yaş günüymüş.

Bulgakov hayranı biri parktaki banka işte ona iyi ki doğdun demek için bu çiçeği ve yazıyı bırakmış.

“USTA’NIN” YAŞGÜNÜ 5 OCAK OLABİLİR Mİ?

Romanda Usta’nın doğum tarihi net biçimde belirtilmez, Bazı yorumcular kendi açılarından bazı tarihler verirler.

O nedenle o gecenin tarihini de hatırlamıyorum.

Bulgakov bu romanı yazmak için çalışmaya 5 Ocak 1925 günü başlamıştı.

Çok soğuk bir kış gecesi gitmiştik parka. Bir ihtimal çiçeği gördüğümüz gece 5 Ocak’tı.

HEP O ÇİÇEĞİ BIRAKANIN BİR KADIN OLDUĞUNU DÜŞÜNDÜM

Nedense o gece bu çiçeği bırakanın bir kadın olduğu duygusuna kapılmıştım.

Hala da aynı duyguyu taşıyorum.

O çiçek bana Rusların çok sevdiğim bir yanını hatırlattı hep.

Şimdi kimin söylediğini unuttum…

RUS RUHUNUN ‘UN YARISI ÇILGIN YARISI AZİZ MİDİR?

Rusların kendileri için söylediği şöyle bir söz varmış:

“Rus ruhunun yarısı çılgın, öteki yarısı azizdir…”

O ruhtan bazen Dostoyevski’nin Karamazov’ları çıkıyor, bazen Tolstoy’un Anna Karenina’sı, bazen de Gonçarov’un “Oblomov’u…”

ÖZAL NEW YORK TİMES’DAN VURAL’I ARIYOR: “RUSLARA ŞU RİCAMI İLET

Volkan Vural çok etkili bir büyükelçiydi.

Dönemin Başbakanı Turgut Özal bir gün ABD ziyaretinde New York Times’ın yazıişleri toplantısına katılmıştı.

Orada kendisine gazetenin bir muhabirinin Moskova’da tutuklandığı söylenmiş ve serbest bırakılması için bir yardımcı olup olamayacağı sorulmuş.

Özal oradan Moskova Büyükelçimiz Volkan Vural’ı aramış.

TURGUT ÖZAL DAHA NEW YORK TIMES’DAYKEN CEVAP GELİYOR

Vural bir gün önce Dışişleri’nden üst düzey bir yetkili ile görüşmüş. Hemen onu arayıp Özal’ın ricasını iletmiş.

Biraz sonra Dışişleri’nden arayıp “New York Times muhabirinin serbest bırakılacağını” söylemişler.

Vural da hemen New York’u aramış.

Özal o s ırada hala New York Times’ın yazı işleri toplantısındaymış.

Anında bu haberi gazetenin yöneticilerine iletmiş.

RUSLAR “SINIRIMIZDA YENİ BİR JAPONYA DOĞUYOR” DİYORDU

Ben de tanığıyım.

Özal’ın dış dünyadaki itibarı çok büyüktü.

Ruslar ise onun ekonomik reform programını hayranlıkla izliyordu.

Bana sık sık “Bizim sınırımızda yeni bir Japonya doğuyor” diyorlardı.

Aynı görüşteyim.

Özal ekonomiyi gerçekten çok iyi bilen bir devlet adamıydı.

Türkiye 40 yıl sonra bugün hala Özal’ın ekonomik reformlarının ekmeğini yiyor.

BÜYÜKELÇİ VURAL’IN İRAN’DA KURTARDIĞI İKİNCİ GAZETECİ

Volkan Vural İran’dayken, tutuklanan, bugün Sabah yazarı olan Mahmut Övür’ü de böyle ilişkileri ile kurtarmıştı.

İlgilenecek kişilere çok önereceğim bol hikayeli çok güzel bir büyükelçi anı kitabı olmuş.

Daha bunlar gibi ilginç çok anekdot var kitapta.

Yazım dili de çok akıcı.

***

(*) Volkan Vural: “Olağanüstü ve Tam Yetkili: Bir Büyükelçinin Belleğinde Kalanlar”, Doğan Kitap, 2025