MERT SAYAN – HABER MERKEZİ
Tarihi, siyasi, dini ve etnik gerilimlerin kesiştiği Keşmir’de yaklaşık 15 milyon Müslüman hayatlarını baskı, şiddet ve belirsizlik içinde sürdürüyor. Keşmir’in bu karanlık tablosuna tanıklık eden ilk Türk gazeteci, Prof. Dr. Süleyman Doğan olmuştu.
Bölgeye 1992 yılında büyük zorluklarla giren Doğan, gözlemlerini ve saha izlenimlerini 1993 yılında yayımladığı ‘Keşmir’den Geliyorum’ adlı kitabında kamuoyuna sundu. Bu eser, Türkiye’de Keşmir meselesiyle ilgili yazılmış ilk kitap olma özelliği taşıyor.
Aradan geçen 33 yıla rağmen değişen çok az şey var. Kanayan yara daha da derinleşti. Bugünlerde yeniden tırmanan Hindistan-Pakistan tansiyonu, Keşmir’in yalnızlığını ve dünya kamuoyunun duyarsızlığını bir kez daha gözler önüne seriyor. Bu kritik süreçte Samimi Haber’in sorularını cevaplayarak konuya aydınlık getiren Prof. Dr. Süleyman Doğan hem tarihsel bağlamı hem de güncel gelişmeleri anlattı. Kitabında da yer verdiği tanıklıklarını ve çözüm önerilerini paylaşan Doğan; “Keşmir, sadece iki ülkenin değil, insanlık vicdanının da sınavıdır” dedi.
Gazeteci kökenli Prof. Dr. Süleyman Doğan, Samimi Haber'in sorularını şöyle yanıtladı:
Keşmir meselesi tam olarak nedir, nasıldır? Ne zaman, nasıl başlamıştır?
“Moğolların Hindistan’daki Delhi saltanatı zayıfladığı zaman, bu bölge Sih bir Maharaca olan Pencab’ın hükümdarı Rancit Singh’ın sultası altına girmiştir. 19.yüzyılda tüm Hindistan’a hakim olan İngilizler Cammu Keşmir’i 1946’da Amretsar Anlaşmasına göre Rancit Singh’in bir generali olan Gulab Singh’e yedi buçuk milyon rupi karşılığında satmıştır. Böylece Cammu Keşmir halkının yüzde 85’i Müslüman olan Gulab Singh’in şahsi mülkiyeti haline gelmiştir. Henüz Pakistan bağımsız bir devlet olmadan 1931 yılında Cammu Keşmir’de Müslüman Konferansı Teşkilatında bir öğretmen olan Şeyh Abdullah’ın liderliğinde Maharaca’ya karşı isyan bayrağını çekmiştir. Bu hareketin sonucunda 1939 yılında Maharaca Halk Temsilcisi Meclisini kurarak Müslüman Keşmir halkına bazı haklar vermiştir. Bu hareketin lideri Şey Abdullah, Keşmir Arslanı olarak tarihe geçmiştir.
1947 yılında Hindistan’dan ayrılan büyük bir Müslüman ahali Muhammed Ali Cinnah yönetiminde Pakistan’ı kurmuştur. Cammu ve Keşmir için 1971’de üç defa savaş çıkmıştır. O günden bugüne Cammu Keşmir’de huzur ve sükunet sağlanamamıştır”.
“KEŞMİR’İ 10 YIL BM YÖNETMELİ”
Size göre Keşmir sorunu nasıl çözülür?
“Keşmir için çözüm yolu kanaatimce şöyle olmalıdır:
1-Keşmir’in tampon devlet olarak ilan edilmesi ve ona bağımsızlık verilmesi;
2-Keşmir halkına kendi kaderini tayin hakkı vermek için Keşmir’de halk oylaması gerçekleştirmek;
3-Pakistan’a Keşmir Vadisi’nin ve Hindistan’a da Jammu Vadisi’nin verilmesi;
4-Hindistan ve Pakistan’ın Keşmir bölgesinden tüm güçlerini geri çekmesi ve bölgenin 5 ila 10 yıl boyunca BM altına verilmesi ve bunun sonrasında Keşmirlilerin bağımsızlık isteyip istemediklerini veya Hindistan ya da Pakistan’a katılmak isteğini kendilerinin seçmeleri.
Ancak çatışmaya katılan üç tarafın tümü, yani Hindistan, Pakistan ve Keşmirliler, bir ya da diğer nedenden ötürü bu çözümleri kabul etmemektedirler. Pakistan, her zaman BM kararlarına göre ve barışçıl yollarla Keşmir sorununun çözümünü desteklemiştir.
Pakistan, Hindistan ile barışçıl ve anlamlı müzakereleri destekleyerek Keşmir ihtilafının çözümü için dürüstlüğünü her zaman göstermiştir. Bununla birlikte Keşmir’in Hindistan’ın ayrılmaz bir parçası olduğu ve Keşmir çatışması konusunda anlamlı diyalogu reddetmekte Hindistan’ın gösterdiği ısrarlı tavır çözümü her zaman bozucu nitelikte olmuştur. Hindistan, Keşmir ile ilgili müzakereleri kabul ettiği zaman, amacı hiçbir zaman bir çözüm bulmak değil, müzakere görüntüsü yaratarak uluslararası baskının yönünü değiştirmek olmuştur.
Tarihsel olarak, Keşmir, Büyük İpek Yolu olarak bilindiğinden beri nehirleri ve Orta Asya’ya giden rotaları kontrol eden önemli bir stratejik pozisyonda kalmıştır. Çarlık Rusyası İmparatorluğu, Orta Asya bölgelerinde artan gücü ve Hindistan topraklarına yakınlığı nedeniyle, Avrupa güç yapıları bağlamında Keşmir çatışmasına daha fazla stratejik önem vermiştir. Cammu ve Keşmir’deki son gerilimler, nükleer rakipler olan Hindistan ve Pakistan’ı yeniden karşı karşıya getirmiştir. Keşmir’deki bir krizin, nükleer seviyeye yükselebilecek dördüncü bir Hint-Pakistan savaşını tetiklemektedir.
Keşmir meselesi hem bölgesel hem de küresel güçlerin içerisine dahil olduğu uluslararası bir mesele olarak din, etnisite ve reel-politik çıkarları da içerisinde barındıran çok boyutlu bir mesele haline gelmiştir. Ancak sorunun çözüm çabaları tıkanmış olup uzun yıllardır devam eden sonuçsuz çabalarla günümüze kadar gelen bir şekilde çözümsüzlük süreci devam etmektedir. Sorunun çözümü için, tüm tarafların yapıcı bir şekilde iş birliği yapması, barışçıl çözüm yolları bulunması, konuyla doğrudan ya da dolaylı ilgili bölgesel ve küresel güçlerin de hukuki ve siyasi platformlarda gereken desteği vermesi gerekmektedir. Gelinen noktada buna ulaşılması zor gözükmektedir. Ancak bu noktada hareket edilebilecek çözüm arayışlarında tarihi, kültürel ve siyasi faktörlerin etkisi göz ardı edilmemelidir. Çünkü gerek Pakistan’da yaşanan iç siyasi gelişmeler, gerek Hindistan’da gerçekleşen siyasi, ekonomik ve sosyokültürel dönüşümler Keşmir meselesini doğrudan etkilemektedir. Bölgede günümüzde ve gelecekte Keşmir gibi üzerinde anlaşılması zor olan meselelerin barışçıl bir şekilde çözüme kavuşması, bölgedeki istikrarın, uluslararası barış ve güvenliğin sağlanmasına da katkıda bulunacaktır. Keşmir sorununun çözülmesi sadece 90 yılı aşkın geçmişi olan bir sorunun çözülmesini sağlamayacak aynı zamanda benzer nitelikte sorunların çözülmesi konusunda da umut ışığı olacaktır”.
ASYA’NIN KALBİ ‘KEŞMİR’
Keşmir de kimler var?
“Keşmir, bulunduğu konumu itibarıyla Güney Asya’nın ortasında yer alması nedeniyle, Asya’nın kalbi olarak adlandırılır. Keşmir sahip olduğu doğal güzelliği ile adeta bir ‘cennet vadisi’ olarak anılmaktadır. Keşmir stratejik açıdan bölge ülkeleri için büyük önem arz etmektedir. Coğrafi olarak Keşmir, Himalaya dağlarındaki Çin, Afganistan, Pakistan ve Hindistan’ın birleştiği noktada bulunan bir bölgedir. Keşmir, bölünme öncesi Hindistan’daki 562 prenslikten en büyüğü idi. 222.870 yüzölçümü ile Danimarka, Hollanda, Lüksemburg ve Belçika’nın toplamının yaklaşık iki katı bir alanı kapsamaktadır. Ancak, bölünme sonrası bölge, Hindistan, Çin ve Pakistan gibi üç nükleer güç tarafından kontrol edilmeye başlanmıştır. Pakistan ve Hindistan tarafından kontrol edilen sınır hattı, 435 mil (700km) uzunluğundadır. Hindistan tarafından kontrol edilen Cammu ve Keşmir olarak adlandırılan bölge, Keşmir’in yaklaşık yüzde 45’ni oluşturmakla birlikte bölgenin güney ve doğu kısımlarında yer almaktadır. Pakistan kontrolündeki Azad Keşmir, Gilgit ve Baltistan olarak adlandırılan bölge Keşmir’in yüzde 35’ni oluştururken, Çin kontrolündeki Aksai Çin ise Keşmir’in yüzde 20’sini oluşturmaktadır. Keşmir, Güney Asya’nın büyük güçleri olan Hindistan, Pakistan ve Çin arasında stratejik öneme haiz bir bölgedir. Bölge, alt kıtanın Orta Asya ile irtibatını sağlayan bir kapı özelliği göstermekte olup, doğusunda Çin’in Tibet bölgesi, kuzeyinde Çin’in Sincan Uygur Özerk Bölgesi bulunmaktadır. Kuzeybatısındaki Gilgit Bölgesi, Afganistan’ın Wakhan koridoru ile ortak sınır paylaşmaktadır”.
"KEŞMİR'E İLK GİDEN GAZETECİYİM"
Siz Keşmir’e nasıl gittiniz? Neler gözlemlediniz? Değerlendirmeleriniz neler?
“Keşmir’e 1992 yılında gazeteci olarak gittim ve Hindistan işgali altındaki Camu Keşmir’e birçok zorluklarla ulaştım. Keşmir’in başkenti Srinigarda’da olağanüstü güvenlik tedbirlerini gördüm. O bölgede 10 Keşmirli Müslümana 1 asker düşüyor. 15 milyon Keşmir bölgesinde bir buçuk milyon Hindistan askeri var. Yarı açık cezaevi gibi bir şey bu. Bugünkü Keşmir iki bölgeden ibarettir. Pakistan güdümünde Azad (hür/bağımsız) Keşmir ve diğer asıl sorunlu olan Hindistan işgali altındaki Cammu Keşmir’dir. Bendeniz Türk basınında 1992 yılında Cammu Keşmir’e girin ilk Türk gazeteciyim. Bu konuda 1993 yılında yazdığım, ‘Keşmir’den Geliyorum’ kitabının da müellifiyim.
Cammu ve Keşmir vadisi şairlerin hayallerini kamçılayacak kadar doğa güzelliklerine sahip Himalayaların eteklerinde çoğunluğu Müslüman (yüzde 85) halkının yaşadığı bir bölgedir. Keşmir Himalayalar’ın kuzeybatı kesiminde bulunan, 135 km. uzunluğa ve 32-40 km. genişliğe sahip verimli bir vadinin adı iken zamanla 222.236 km2 yüzölçümlü bir bölgeyi kapsamına almıştır. Bölgenin 78.114 km2’si Pakistan’ın elinde bulunmaktadır. Bunun 11.639 km2’lik bölümü Âzad Keşmir eyaletini teşkil eder. 42.685 km2’lik bölümü Çin’in hâkimiyetinde olan bölgenin Hindistan’a ait bölümü ise 101.307 km2’lik Cammû-Keşmir eyaletini meydana getirir. Âzad Keşmir’in merkezi Muzafferâbâd, Cammû-Keşmir’in merkezi ise Srinagar’dır”.
İki ülkenin güç dengesi nasıl? Bölgede taraflar neden anlaşamıyor?
“Keşmir sorunu, İngiliz sömürgesinden kurtulan Hint Yarımadası'nda Pakistan ve Hindistan'ın iki ayrı ülke olarak Ağustos 1947'de bağımsızlıklarını ilan etmesiyle başladı. İngiltere 1947'de Hindistan'dan çekilirken, prenslik şeklinde yönetilen Keşmir'i Hindistan ya da Pakistan ile birleşme konusunda serbest bıraktı.
Hindistan'ın 1947'de İngiltere'den bağımsızlığını kazandığı günden bu yana Cammu Keşmir kendi yasalarını çıkarabiliyordu. Hindistan Anayasası'na, Cammu Keşmir'in demografik yapısını ve kimliğini korumak amacıyla "370'inci madde" eklendi. Yasaya göre, Cammu Keşmir'de yabancıların mülk edinmesine ve eyalet hükümetinde iş sahibi olmalarına izin verilmedi.
"HİNDİSTAN YASAYI DEĞİŞTİRİP KEŞMİR'İN ÖZERK STATÜSÜNÜ YOK ETTİ"
Yeni Delhi yönetiminin Keşmir ile ilişkisini tanımlayan anayasanın 370'inci maddesi gereği Cammu Keşmir bölgesi tamamıyla otonom bir yapıya sahipti. Eyalet Meclisi, iletişim, savunma, finans ve dış ilişkiler alanları dışında kendi yasalarını düzenlemekte serbestti. Hindistan, 5 Ağustos'ta yarım asırdan uzun süredir Cammu Keşmir'e ayrıcalık tanıyan anayasanın 370'inci maddesini iptal ederek bölgenin özel statülü yapısını ortadan kaldırdı. Bölgenin kendi anayasasına sahip olmak, savunma, iletişim ve dış ilişkiler dışındaki tüm meselelerde karar almak gibi birçok ayrıcalığı sona ermiş oldu.
Keşmir için üç defa savaşmışlardır ve pek çok kez de savaşın eşiğine gelmişlerdir. Keşmir, dünyadaki insani trajedilerinden işlendiği en önemli yerlerden biridir. Hindistan ve Pakistan arasındaki nükleer yarışın en önemli ve uygun nedeni Keşmir meselesinden dolayıdır. 80,000 kişinin öldüğü, 6,000 belirsiz kişinin toplu mezarının olduğu ve binlerce gencin 1989 direnişi sonrası ortadan kaybolduğu Keşmir çatışmasını dünya görmezden gelmektedir.
NEHRU'NUN MEKTUBU
Hint Ordusu Keşmir’e gönderildiği gün olan 27 Ekim 1947’de Hindistan Başbakanı Javaharlal Nehru, Pakistan’daki meslektaşına aşağıdaki telgrafı göndermiştir:
“Şunu açıkça belirtmek isterim ki bu acil durumda Keşmir’e yardım etme sorunu, Hindistan’a yanaşmak için devleti etkilemek maksadıyla tasarlanmamıştır. Sureti katiyette kamuoyuna açıkladığımız görüşümüz, tartışmalı bir bölgeye veya devlete katılım sorununa halkın isteklerine göre karar verilmesi ve bu görüşe bağlı kalmamız gerektiğidir. Barış ve düzen tesis edildiğinde Keşmir’den birliklerimizi geri çekeceğimize ve devletin geleceği ile ilgili kararları halka bırakacağımıza dair güvenceniz, yalnızca sizin hükümetinize değil, aynı zamanda Keşmir ve Dünya halkına da verdiğimiz bir taahhüdümüzdür. Keşmir’in kaderinin en nihayetinde halk tarafından karar verileceğini ilan ettik. Birleşmiş Milletler gibi uluslararası himaye altında referandum yapmak için barış ve hukuk tesis edildiğinde bunu yapmaya hazırız. Bunun dürüstçe ve halka adil bir referansla yapılmasını istiyoruz ve çıkacak hükümleri de kabul edeceğiz. Keşmir’in kaderinin en nihayetinde halk tarafından karar verileceğini ilan ettik. Bu sözümüzü sadece Keşmir halkına değil dünyaya da verdik. Bundan geri dönmeyeceğiz ve dönemeyiz de.”
“KEŞMİR YARASI KANGRENE DÖNÜŞTÜ”
Yazdığınız kitapta neleri kaleme aldınız?
“Kitabı bundan 33 yıl önce kaleme aldım. Ancak kitap güncelliğini hiç yitirmedi, çünkü aynı sorunlar devam ediyor. Mesele çözülmüş değil. Kanayan Keşmir yarası adeta kangren olmuş durumdadır. Dünya sessizdir. Kitapta Keşmir meselesini gündeme getirdim. Keşmirlilerin haklı davalarını dünya kamuoyuna duyurmaya çalıştım. Direnişçiler ve sokaktaki vatandaşlarla konuştum. Ülkeye yasal yollarla girdim ve polis gözetiminde bölgeyi gezdim. O dönemde taraftarlarla görüşmek daha kolaydı. Onlarla söyleşi yapma imkanı vardır. Onlara söyleşiler yaptım ve bunu kitap haline getirdim. Keşmir konusunda yazılan ilk kitaptır. İsmi ‘Keşmir’den Geliyorum’.
Hindistan’ın saldırı başlattığı Azad Keşmir’de 20 milyondan fazla Müslüman yaşarken, Hindistan işgali altındaki Keşmir’de ise 15 milyon Müslüman yaşamaktadır.
Keşmir son 20 yılda, sıradan vatandaşlar için “yaşayan bir cehennem” olmuştur. Bir turist cenneti olmaktan çıkıp, dünyadaki en baskıcı yerlerden birine dönüştürülmüştür. Keşmirlilerin hakları ciddi şekilde ihlal edilmiştir. Silahlı Kuvvetler Özel Yetkiler Yasası’nın güvenlik kuvvetlerine çok fazla güç vermesi ve bu yasayı sıklıkla suiistimal etmeleri nedeniyle bölgedeki bitmek bilmeyen makus talih ne zaman sona erecektir”.