Gündem

Hz. İbrahim’in Torunları Barıştı. 67 Bin Bedelin Ardından Gelen Umut

İki yıl süren savaş, binlerce sivilin yaşamını yitirdiği bir trajediye dönüştü. Şarm El-Şeyh’te imzalanan ateşkes, Hz. İsmail’le Hz. İshak’ın torunlarını aynı sofrada yeniden buluşturdu. Türkiye, mazlumdan yana duruşunu korurken bu kez tarafsız arabulucu kimliğiyle hem İsrail’i hem Filistin’i aynı çizgide buluşturdu. 67 bin canın ardından gelen bu uzlaşma, Ankara’nın yeni diplomasi anlayışını da dünyaya gösterdi.

Abone Ol

Sümeyra Türk – Haber Analiz

İki yıl süren savaş, binlerce sivilin yaşamını yitirdiği bir trajediye dönüştü. Şarm El-Şeyh’te imzalanan ateşkes, Hz. İsmail’le Hz. İshak’ın torunlarını aynı sofrada yeniden buluşturdu. Türkiye, mazlumdan yana duruşunu korurken bu kez tarafsız arabulucu kimliğiyle hem İsrail’i hem Filistin’i aynı çizgide buluşturdu. 67 bin canın ardından gelen bu uzlaşma, Ankara’nın yeni diplomasi anlayışını da dünyaya gösterdi.

Ateşkesin Tarihi Anı

Ortadoğu, 9 Ekim 2025 sabahına alışılmadık bir sessizlikle uyandı. Mısır’ın Şarm El-Şeyh kentinde, iki yıldır süren çatışmaların ardından imzalanan ateşkes anlaşması, sadece diplomatik bir metin değil; yorgun bir coğrafyanın derin nefesiydi.
Gazze Sağlık Bakanlığı’na göre, 7 Ekim 2023’ten bu yana 67 binden fazla Filistinli —çoğu kadın ve çocuk— hayatını kaybetti. İsrail de onlarca rehine kaybı yaşadı, şehirler alarma geçti. Artık taraflar da dünya da şunu biliyor: Bu kadar kan, hiçbir sınırı koruyamaz.

Kardeşliğin ve Kıskançlığın Hikâyesi

Bu toprakların hikâyesi aslında çok eski. Yahudiler ve Araplar, aynı babanın, Hz. İbrahim’in çocukları; biri Sare’den doğan Hz. İshak’ın, diğeri Hacer’den doğan Hz. İsmail’in soyundan.
Ama kardeşlik, binlerce yıl önce bir kıskançlıkla kırılmıştı. Hacer’in sürgünü, İsmail’in çöl yolculuğu, İshak’ın kutsanmış mirası… Hepsi bir “aile kavgası”nın başlangıcıydı. Bugün hâlâ, Tevrat’ın, Kur’an’ın ve İncil’in aynı cümlesinde geçen bu kardeşler, aynı sofrada oturmakta zorlanıyor.
Şarm El-Şeyh’te imzalanan anlaşma, bu nedenle sadece bir ateşkes değil; Hz. İbrahim’in torunlarının yeniden el sıkışma girişimi.

Barışın Perde Arkası

ABD Başkanı Donald Trump’ın 20 maddelik barış planı çerçevesinde, Mısır, Katar ve Türkiye’nin eş zamanlı girişimleriyle masaya oturulan anlaşma; rehinelerin ve tutukluların karşılıklı serbest bırakılmasını, İsrail ordusunun Gazze’den kısmi çekilmesini ve insani yardım koridorlarının açılmasını içeriyor.
Uluslararası camia bu adımı “umut verici” bulsa da, bölgede konuşulan cümle daha sade: “Artık çocuklar ölmesin.”
Barışın kıymeti, diplomasi kadar bu cümlenin samimiyetinde gizli.

Ankara’nın Yeni Diplomasisi

Kulislerdeki bilgilere göre, anlaşmanın mimarlarından biri Ankara. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Mısır ve Katar liderleriyle yürüttüğü üçlü diplomasi trafiği, tarafları masaya oturtmada belirleyici oldu.
Türkiye’nin tavrı, bu kez geçmişten farklıydı. Her zaman olduğu gibi mazlumun yanında durdu, ama bu kez tarafsızlıkla güven verdi.
Ankara’nın yeni diplomasi dili, bağırmayan ama etkileyen bir sesle konuşuyor. İsrail’in endişelerini, Filistin’in acılarını aynı masada buluşturdu. Bir Türk diplomatı, süreci şöyle özetliyor:

“Biz artık sadece arabulucu değil, adaletin tercümanıyız.”

Barış mı, Mola mı?

Barış masası kuruldu ama zemin hâlâ kaygan. Bölgedeki güç dengeleri, siyasi hesaplar ve iç politik baskılar bu ateşkesi her an kırılgan hâle getirebilir.
Yine de, bu uzlaşma bir başlangıç. Çünkü taraflar ilk kez birbirinin acısını duymayı kabul etti. 67 bin insanın sessiz çığlığı, savaşın dilinden daha güçlü bir çağrı yaptı.

Sonuç: Türkiye’nin Sessiz Başarısı

Şarm El-Şeyh’teki müzakereler, sadece Ortadoğu’da değil, uluslararası diplomaside de yeni bir dönemi başlatabilir. Türkiye, vicdan ve dengeyi aynı çizgide buluşturdu.
Artık dünya, Türkiye’nin “taraf” olduğunda değil, “tarafsız kaldığında” barışa daha çok katkı sunduğunu görüyor.

Bu barış, Hz. İbrahim’in torunlarının ortak sofrasıysa; Türkiye o sofraya yalnızca bir sandalye değil, bir umut koydu.
67 bin canın hatırına, o umut yaşasın