Haber/Analiz
Rusya, savaş boyunca Kuzey Kore’den mühimmat, roket ve asker desteği aldı. Ancak gözden kaçan nokta, bununla eş zamanlı yürüyen iş gücü transferi. Güney Kore istihbarat raporları, Kremlin’in Kuzey Kore işçilerine giderek daha fazla bağımlı hâle geldiğini vurguluyor. Bu durum, ilişkilerin eşitlikten çok bir “karşılıklı çıkar – tek taraflı avantaj” ekseninde şekillendiğini düşündürüyor.
BM Kararlarının Arka Kapısı
2019’da BM, Kuzey Kore vatandaşlarının yurtdışında çalıştırılmasını yasakladı. Buna rağmen sadece 2024’te Rusya’ya giriş yapan Kuzey Koreli sayısı 13 bini geçti. Bunların 8 bini “öğrenci vizesi” aldı — bu, uluslararası yaptırımların kâğıt üzerinde ihlal edilmeden aşılması için kullanılan açık bir yöntem olarak görülüyor. Haziran 2024’te Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu’nun, 5 bin Kuzey Korelinin Kursk bölgesindeki yeniden inşa projelerinde görevlendirileceğini açıklaması, bu iş gücünün geçici değil kalıcı bir stratejik kaynak olarak değerlendirildiğini teyit etti.
Sahadaki Gerçek: Zorunlu Dayanışma
BBC’nin görüştüğü Kuzey Koreli işçiler, günde 18 saatlik vardiyalar, yılda yalnızca iki gün izin, gözetim altında yaşam, böcek istilasına uğramış konteynerler ve yaralıların hastaneye götürülmemesi gibi koşullar aktardı. Bu tablo, iki ülke liderlerinin kamuoyuna sunduğu “dostluk” görüntüsüyle keskin bir tezat oluşturuyor.
Pyongyang’ın Hesabı: Döviz ve Kontrol
Kuzey Kore yönetimi, yurtdışına gönderdiği işçilerin gelirlerinin büyük bölümünü “sadakat payı” adı altında doğrudan devlet kasasına aktarıyor. İşçilerin eline geçen 100-200 dolarlık miktar ise ülkeye döndüklerinde ödeniyor. Bu sistem, Pyongyang’ın insan gücünü dış politikada hem gelir kaynağı hem de diplomatik koz olarak kullandığını gösteriyor.
Kaçışların Azalması: Çifte Kontrol Mekanizması
Artan gözetim ve sıkı ideolojik eğitimler, işçilerin kaçışını neredeyse imkânsız hâle getirdi. 2022’de Rusya’dan Güney Kore’ye kaçabilen işçi sayısı 20 iken, 2023’te bu rakam yarıya düştü. Bu hem Moskova’nın hem de Pyongyang’ın iş gücü üzerindeki kontrolünü güçlendirdiğini, işçilerin ise iki devletin eşgüdümlü baskısı altında kaldığını ortaya koyuyor.
Kazan-Kazan
Moskova açısından Kuzey Kore, Batı yaptırımlarını aşmak, iş gücü açığını kapatmak ve maliyetleri düşürmek için düşük maliyetli bir partner.
Pyongyang içinse Rusya, döviz sağlayan ve BM yaptırımlarını esneten güvenli bir kanal.
Ortak çıkarları, uluslararası izolasyonu kırmak ve yaptırımların etkisini azaltmak olarak özetlenebilir.
Ancak iki taraf arasındaki bağımlılığın artması, ileride “zorunlu ittifaka” dönüşebilir; bu da ilişkileri kırılgan hâle getirebilir.
Kuzey Kore–Rusya ilişkileri, resmi söylemin ötesinde, karşılıklı zorunluluklar ve yaptırımları aşma stratejileri üzerine inşa edilmiş, asimetrik bir ortaklık örneği sunuyor. Bu bağ ne tamamen gönüllü bir dostluk ne de tamamen tek taraflı bir sömürü; daha çok uluslararası izolasyonun ve savaş koşullarının şekillendirdiği pragmatik bir ittifak.