Savaşın Anlamı Kayboldu, Ama Bedel Hâlâ Ağır
Haberde, 893 İsrailli askerin “artık tanımlı bir hedefi bile kalmamış bir savaşta” yaşamını yitirdiği belirtiliyor. İsrail ordusunun üst düzey kadroları, bu gerçekle yüzleşmekten ve siyasi liderliği gerçeklerle sarsmaktan kaçınıyor.
“Bu artık bir savaş değil, yönsüzlük içinde sürdürülen kanlı bir inat.”
Gazete, Netanyahu’nun 7 Ekim fiyaskosunun sorumluluğunu orduya yüklemesini, krizin zirve noktası olarak nitelendiriyor.
Kan, Kimin Kanı?
Maariv'in en çarpıcı tespiti ise savaşın toplumu nasıl ikiye böldüğüne dair:
“Bir kesim çocuklarını dini okullara gönderip Bnei Brak, Elad ve Mea Şerim sokaklarında huzurla yaşarken, diğer kesimin çocukları Cibaliye, Han Yunus ve Lübnan cephelerinde ölüme gönderiliyor. İsrail, kimin kanının daha değerli olduğuna karar veriyor.”
Yeni askere alma yasasının bu ayrımı daha da derinleştireceği ve sosyal bir kırılmaya neden olacağı uyarısı yapılıyor.
Zafer Askerde Değil, Siyasette
Maariv, Hamas’a karşı mutlak askeri zaferin artık imkansız olduğunu belirtiyor. Savaşın çözümünün siyasi masada aranması gerektiği, aksi takdirde sadece daha fazla gencin öleceği ve hiçbir şeyin değişmeyeceği ifade ediliyor.
“Bu savaşın galibi olmayacak. Ama kaybedeni çoktan belli: Eşitlikten umudunu kesmiş bir toplum.”
Haredimler ve Devletin Yeni Kahramanları
Askerlik yapmayan Haredim topluluğunun hem askeri yükten muaf tutulması hem de devlet desteğiyle “kahraman” gibi gösterilmesi, toplumda derin bir öfke yaratıyor. Maariv’e göre bu, yalnızca adaletsizlik değil, ulusal dayanışmanın çöküşü anlamına geliyor.
Cibaliye’de Üç Asker Daha Öldü
Raporda ayrıca, Gazze’nin kuzeyindeki Cibaliye’de bir tankın vurulması sonucu üç askerin daha hayatını kaybettiği, bir askerin ise ağır yaralandığı hatırlatıldı. Kurtarma operasyonu saatler sürdü; ama mesaj netti: Cephede ölenlerin isimleri değişiyor, ama hikâye hep aynı kalıyor.