MESAJLARA DÜŞEN AMA İDDİANAMEDE UNUTULAN ‘BAŞKAN’ YARGININ ‘YİĞİT EVLADI’ MANSUR MU?

Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin 2021-2024 yılları arasında düzenlediği konser organizasyonlarında hukuksuzluklar yaşandığı iddiasıyla başlatılan soruşturma sonucunda Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı memur suçları soruşturma bürosunun hazırladığı 5’i tutuklu olmak üzere 14 sanığa yönelik “zimmet, nitelikli zimmet ve kamu zararı” suçlamalarıyla ilgili hazırladığı iddianame Ankara 34. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi.

Abone Ol

İddianamenin kabul edilmesinden sonra Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, iddianamedeki “zimmet, nitelikli zimmet ve kamu zararı” suçlamaları sübuta ererken, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş'ın, “denetim görevini ihmal ettiği ve görevi kötüye kullandığı” iddiasıyla İçişleri Bakanlığından soruşturma izni talep etti.

Peki iddianamede gerek tutuklu sanıkların gerek tanıkların gerekse tutuklu olan Ankara Büyükşehir Belediye bürokratı ve yüklenici firmaların sahipleri arasındaki konuşma ve yazışmalarda, suçlamaya konu iş ve işlemlerin tamamının Mansur Yavaş'ın bilgisi ve onayıyla gerçekleşmiş olduğu görülmesine rağmen Mansur Yavaş neden soruşturmada yer almadı?

Gerçekten bu sorunun cevabına ulaştığımızda, Ankara'da Mansur Yavaş yönetiminin bugüne kadar sergilediği hukuksuz iş ve işlemlerin idari denetimlerde ayyuka çıkmasına karşın neden yargı denetiminden uzak kaldığını anlayabiliriz.

***

Kimse su-i zanda bulunduğumu düşünmesin.

Biliyorum Ankara Adliyesi’nde de bu sorgulamalarımdan kaynaklı bir rahatsızlık da var. Hatta bu rahatsızlığı dillendirdiklerinden de haberim var. Temennim bu durumun kişiselleştirilmemesi. Zira kişiselleştirilmiş bir tartışmanın tarafı olursam, benim de durumu kişiselleştirme hakkım doğar.

Ve ayrıca eklemem gerekirse; tabii ki korkacak sinecek ve Ankaralının hakkını korumaktan vaz geçecek değilim.

***

Ankara Büyükşehir Belediyesi'ndeki hukuka aykırı iş ve işlemlerin neden yargı denetiminden uzak tutulduğunu somut hem de çoğu iddianameye dayalı olgularla anlatayım…

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Memur Suçları Soruşturma Bürosu savcılarından Nuri Gül tarafından hazırlanan ve Ankara 34. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen 2025/9141 numaralı iddianamede, eldeki bilirkişi raporu dahil somut deliller dışında görgü ve bilgisine başvurulan isimler var. Bunlardan biri Osman Cem Taşbaş bir diğeri de Fulya Koçak…

Bilindiği üzere Osman Cem Taşbaş soruşturmanın “itirafçısı” olarak yansıdı kamuoyuna.

Fulya Koçak ise Ankara Büyükşehir Belediye başkanı Mansur Yavaş'a 7 Ekim 2024 tarihinde yazdığı ve “Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanlığında ihalelerin hukuka aykırı ve belli kişilerin vurgunlarına sahne olduğu” minvalindeki 4 sayfadan oluşan mektubu sebebiyle soruşturma kapsamında yapılan operasyonun sabahında emniyete davet edilerek ifadesi alınan bir isim.

Hatta Fulya Koçak emniyete davet edildiğinde nedenini sorunca “Mansur Yavaş’a yazdığınız bir mektup var onunla ilgili ifadenize başvuracağız” denilerek davet edildiğini biliyorum.

Fulya Koçak’ın ifadeye davet edilirken kullanılan bu ifadelerden söz konusu mektubun Emniyet’in ve savcılığından elinde olduğu anlaşılıyor. İşte soruşturmaya da konu olan o mektupta Fulya Koçak, Mansur Yavaş’a hitaben, “Ali Bozkurt ile anlaşmazlığımız Kültür Dairenin neredeyse tüm organizasyon işlerini yapan ‘DOKTOR SELAHATTİN’ denilen şahsın bize yani Kültür daire personellerinin tamamına yaptığı egolu tavır konuşma ve davranışsal sorunları ile başladı. Kendisi ile bu firmanın yakınlığını bana değil kültürde kime sorsanız size anlatır” ifadelerini kullanıyor. Koçak’ın sözünü ettiği, Kültür Dairenin tüm organizasyon işlerini yapan “Doktor Selahattin” denen kişi hem Mansur Yavaş’ın arkadaşı hem seçim propaganda sürecinin yürüten şu an da tutuklu olan Dr. Selahattin Çelikkaya’nın ta kendisi.

Fulya Koçak, Doktor Selahattin denen isimle tartışma sonrası görev yerinin değiştirildiğinden bahsediyor mektupta. Bu görev yeri değişimi sebebiyle bulunduğu Mamak’ta iken de CİMER’e bir ihbar gittiğini, bu ihbarı yapanın kendisi olduğu iddiasıyla mobbinge maruz kaldığını belirtiyor. İşte Mektupta yer alan o ifadeler: CİMER üzerinden Kültür Daireye bir şikâyet gidiyor ve bu şikâyeti benim yaptığım söyleniyor size.”

Koçak CİMER’den “araştırılması için gelen” bu şikâyeti kendisinin yaptığı iddiası üzerine MAMAK’tan Sincan’a sürüldüğünü ve 2 ay içerisinde 4 farklı yere gönderildiğini aktarıyor.

Buradan da anlıyoruz ki bugün dava konusu olan vurgunların bir kısmı için yıllar önce CİMER’e de ihbar gitmiş CİMER’e giden bu ihbar araştırılması için Savcılık yerine ABB’ye gönderilmiş. ABB’de konuyu araştırmak yerine bu yönde potansiyel şüpheli gördüğü Fulya Koçak’a fatura kesip mobbing uygulamış o birimden o birime sürgün etmiş.

Belli ki Fulya Koçak’ın Kültür Daire’deki usulsüzlüklere tepki koymasından sonra yaşadığı mobbing ve sürgün süreçleri Mansur Yavaş’ın bilgisi ve onayıyla yaşanmış.

Peki tanık olarak davet edilen Fulya Koçak’ın bu mektubuna İddianamede yer verilmiş mi?

İddianamede Koçak’ın emniyet ifadesi,

▪️ “Belediye eski personeli Fulya KOÇAK da; ‘Hacı Ali BOZKURT’un göreve gelmesiyle birlikte konser etkinliklerinde önemli bir artış oldu, Yetki Belgesine istinaden 22/b maddesi tek kaynaktan alım usulünün Enfest ve Festiva firmalarının sahibi Selahattin ÇELİKKAYA’nın Hacı Ali BOZKURT’a önermesiyle uygulanmaya başlandı’ şeklinde ifadede bulunduğu"

▪️ “Eski Belediye Şirket personeli Fulya KOÇAK ise özetle; gerçekleştirilen konser organizasyonu bedellerinin genel olarak çok yüksek olduğuna dair söylentiler çıktığı ve Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanlığı personelinin de bu durumdan rahatsız olduğu, şeklinde ifadede bulundukları anlaşıldığından,”

Ayrıca İddianamenin 33. Sayfasında da süreci anlatan beyanlarıyla yer alırken Mansur Yavaş’a yazılan mektuptan bahsedilmiyor.

Bunun yanında, Hacı Ali Bozkurt'un cep telefonu incelemesinde, Enfest ve Festiva şirketlerinin sahibi Selahattin Çelikkaya arasında whatsapp mesaj yazışmaları da iddianemede yer alıyor.

Bu yazışmalarda; Hacı Ali Bozkurt,

- "tamam, Yalın ve Duman yarın kahvaltıda BAŞKANa söylerim, inşaallah bir sıkıntı olmaz"

- "konserler için "bunların yaklaşık maliyetleri ne olur, başkan sorarsa"

- "başkan Ekim ayı etkinliklerinin her bir başlığının ayrı ayrı bütçesini görmek isteyecektir, böyle daha rahat karar verebiliriz, gerektiğinde her bir etkinliğe müdahale edilebilir"

- "olur, en azından başkana hafta sonuna kadar her bir etkinlik için ayrı ayrı kesin detaylı bütçeyi de alacağız diyebilirim siz sabaha kadar bütçeyi etkinlik bazlı bölün, bütçe önemli ona göre"

İfadeleriyle bütün süreçlerin içerisinde olan bir “BAŞKAN”dan söz ediyor.

İddianame’de Hacı Ali Bozkurt, Selahattin Çelikkaya, Onur Evren gibi isimlere yöneltilen “zimmet, nitelikli zimmet ve kamu zararı” suçlamaları “…doğrudan temin alımlarındaki bütün ihale işlemlerine baştan sona katıldığı ve takibini yaptığı, diğer organizasyon şirketlerinin konser hizmet alımlarına yönelik ihaleye katılmalarına fırsat vermedikleri, yapılan konser hizmet alımlarının 4734 sayılı yasanın 22/b maddesine göre yapılmasını birlikte kararlaştırdıkları…” şeklinde tanımlanmasına karşın aynı şekilde “zimmet, nitelikli zimmet ve kamu zararı” suçlarını oluşturan eylemlerin “kararlaştırma” sürecinin onay mercii olduğu yukarıdaki yazışmalardan şüphe götürmez netlikte anlaşılan “BAŞKAN”ın kim olduğu sorulmuyor ve iddianamede yer verilmiyor.

Aslına bakarsanız bütün bu süreçlerin içerisinde olduğu şüphelilerin WhatsApp yazışmalarından açıkça belli olan BAŞKAN Mansur Yavaş’tan başkası da değil.

BAŞKAN’dan arındırılmış iddianamenin mahkemeye sunulduğu gün bu yönde oluşan yoğun kamuoyu eleştirisi üzerine, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından, “BAŞKAN” Mansur Yavaş’la ilgili İçişleri Bakanlığından “görevi kötüye kullanma ve denetim görevini ihmal” suçlarından “soruşturma izni” istendiği bilgisi sızdırıldı medyaya gece saatlerinde.

Mesleğimin gerektirdiği ölçülerdeki hukuk nosyonu ile iddianameyi irdelediğimde BAŞKAN mahlaslı Mansur Yavaş’ın ince bir işçilikle “zimmet, nitelikli zimmet ve kamu zararı” soruşturmasının dışında tutulduğunu görebiliyorum.

Eldeki bunca delil ve tanık beyanlarına karşın Yavaş’ın soruşturma konusu suçlamalardan ari tutulup “görevi kötüye kullanma ve denetim görevini ihmal” gibi suçlamalardan soruşturma izni istenmesini de yüksek yargının (Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Muhsin Şentürk’ün) “Ankara’nın yiğit evladı” övgüsüne mazhar olan Mansur Yavaş için “imtiyazlı hukuk” işletilmesi olarak değerlendiriyorum.

Üstelik Mansur Yavaş ve şürekası için bu imtiyazlı hukuk, Mansur Yavaş’ın kendi deyimi ile hakkındaki 109 soruşturma dosyasından 101’i ifadesi bile alınmadan KAPATILIRKEN olduğu gibi istisnasız 6 yılı aşkın süredir işletiliyor.

Elbette bu böyle devam etmeyecek…

Ankaralı’nın ve kamu kaynaklarının, usulsüz ihalelerle, sahte faturalarla birilerine peşkeş çekilmesinin, hukuka aykırı iş ve işlemlerle siyasetteki hedeflerin finansmanı için oluşturulan sisteme aktarılan milyarlarca liranın hesabı muhakkak sorulacak.

Bugün o hesabı sorma yetki ve salahiyetine sahip olanlar bu yetkilerini “çeşitli sebeplerden” kaynaklı kullanmaktan imtina ederse yerine görevini layıkıyla yapacak birileri gelir ve o hesabı geç de olsa sorar…