Bir önceki yazımda, İsrailli gazeteci Oded Yinon’un 1982’de kaleme aldığı ve Dünya Siyonist Örgütü’nün yayın organı Kivunim Dergisinde yayımlanan, “1980'lerde İsrail için Bir Strateji” Planının Ortadoğu coğrafyasında eksik kalan son iki evresinin İran ve Türkiye olduğuna vurgu yapmıştım.
“Nil’den Fırat’a” uzanan bir “Büyük İsrail vizyonuna” atıfta bulunan Yinon Planı, Ortadoğu’daki ülkelerin etnik ve mezhepsel farklılıklar üzerinden parçalanarak daha küçük ve zayıf devletlere bölünmesini öngören bir stratejiyi önceliyor.
Plan, İsrail’in bölgesel güvenliğini ve hegemonyasını artırmayı hedeflerken, İran ve Türkiye özelinde planın amaçları, bu ülkelerin güçlü yapısını zayıflatmak ve İsrail için potansiyel tehdit olmaktan çıkarmak şeklinde çerçevelendiriliyor.
43 yıl önce kaleme alınan Yinon Planı her ne kadar kimi çevreler tarafından “komplo teorisi” olarak nitelendirilse de planın, Lübnan, Mısır, Suriye ve Irak’a dair öngörülerinin birebir yaşandığı ortada.
Üstelik bütün bu saydığım ülkelerde, planda öngörülen hedefe ulaşmak için işaret edilen sinir uçları ve hassasiyetler kaşınarak sonuca ulaşılmış.
Peki planın İran ve Türkiye evrelerine öngörüsü ya da amacı ne?
Bugün İsrail’in sıcak savaş yaşadığı İran evresinde planın ne amaçladığını irdelemek gerek önce…
Planda, İran’ın etnik ve mezhepsel zemin üzere bölünmesi amaçlanıyor.
Bilindiği üzere İran’ın nüfusunun yaklaşık yarısı Fars, diğer yarısı ise Türk (Azeri), Kürt, Beluç gibi etnik gruplara mensup.
Yinon Planı, İran’daki bu etnik çeşitlilik hassasiyetini kullanarak iç karışıklıklar çıkarmayı ve bu etnik kimlikler üzerinden bölüp parçalamayı hedefliyor.
Ancak burada İsrail açısından büyük de bir sorun var: İran’daki Türk nüfusu Şii (Caferi).
Bu sebeple mezhepsel bağlılık güçlü.
Mezhepsel bir temele dayanan iç karışıklık çıkarmak zorluğu kabul ediliyor planda.
Mezhepsel temelli bir iç kargaşanın zorluğuna karşı bir diğer seçeneği tartışıyor Yinon Planı: Rejimin zayıflatılması...
İran İslam Cumhuriyeti’nin güçlü merkezi yapısını çökertmek için ekonomik, siyasi ve askeri baskıların teşvik edilmesi vurgulanıyor. Bu bağlamda, İran’ın Suriye ve Irak’daki nüfuzunu kırıp bölgesel etki alanını daraltmayı, İran-Suriye-Hizbullah hattındaki Direniş Ekseni’ni zayıflatmayı amaçlıyor.
Bunun yanında İran’ın petrol, doğalgaz ve jeostratejik konumunun, İsrail ve Batılı güçler için önemli bir hedef olduğu malum.
Yinon Planı, İran’ın istikrarsızlaştırılarak bu kaynakların kontrolünün İsrail ve “batılı dostları” tarafından ele geçirmesini ya da İran’ın bu kaynakları ve jeostratejik konumunu etkin kullanmasını engellemeyi de öneriyor.
Ve nihayet Türkiye evresinde olduğu gibi İran evresinde de ‘Kürt Kartı’nı açıyor Plan.
İran’daki Kürt nüfusu manipüle ederek, tıpkı Türkiye, Irak ve Suriye’de olduğu gibi, İran’ın istikrarsızlaştırılması süreci için Kürt Kartını kullanmayı öneriyor.
Planda, silahlı Kürt gruplarıyla ilişkiler kurularak, İran’ın doğu bölgelerinde çatışma ortamı yaratılması hedefleniyor.
Gelelim Yinon Planının Türkiye evresine…
Öncelikli hedef etnik temelli çatışma.
Burada Türkiye ile ilgili tespit ve tanım da çok net: Sünni Türk çoğunluğu ile Kürt ve Alevi toplumları arasındaki farklılıkların kaşınarak bu zemin üzere bir iç çatışma çıkarılması.
Yinon Planı, bugünlerde sahada birebir pratiğinin uygulandığına tanık olduğumuz özellikle Sünni Kürtlerin Türk devletine bağlılığını zayıflatmak için ırkçılık seviyesinde milliyetçilik akımlarına destek verilmesini öneriyor.
Güçlü kardeşlik bağlarının bu planın pratiğe dökülmesini zorlaştıracağı hesaplanarak farklı atraksiyonları da öneriyor plan.
Türkiye’nin tarihi birikimi, askeri gücü ve bölgesel etkisi, İsrail için bir tehdit olarak kabul ediliyor. Bu tehdidin ortadan kaldırılması için de Irak ve Suriye gibi istikrarsızlaştırılması veya parçalanması amaçlanıyor.
Planın Türkiye evresindeki en önemli hedeflerinden biri ise; Türkiye, İran, Irak ve Suriye’deki Kürt nüfusunu birleştirerek bağımsız bir Kürt devleti oluşturmak…
Buradan alınmak istenen nihai sonuç ise hem Türkiye’yi hem de İran’ı zayıflatıp İsrail’in bölgedeki müttefiki olacak bir uydu devletin tesisi…
Elbette planın bütün aşamaları tamamlandıktan sonra amaçlanan şey “Nil’den Fırat’a” uzanan bir “Büyük İsrail”…
Bilindiği gibi Siyonist İdeolojide “vaadedilmiş toprakların/arz-ı mev’udun” bir parçası da
Türkiye’nin güney ve doğu bölgeleri…
Yinon Planı, bu bölgelerin kontrolünü dolaylı olarak ele geçirmeyi ya da Türkiye’nin bu alanlardaki egemenliğini kırmayı hedefliyor.
Planın hedef aldığı her ülke ile ilgili genel stratejisi kuşkusuz böl-yönet denklemi üzerine kurulu.
İsrail’in güvenliğini sağlayıp Büyük İsrail vizyonunun yapı taşlarını döşemek için Ortadoğu’daki ülkelerin etnik ve mezhepsel farklılıklarını kullanarak onları parçalamayı hedefliyor.
Bu arada Türkiye ve İran’ın planın son iki aşaması olarak belirlenmesinin sebebi, iki ülkenin tarihsel ve askeri bakımdan bölgedeki tartışmasız gücüne dayanıyor.
Bu gücü aşındırmak ve iki güçlü ülkeyi istikrarsızlaştırmak için hem İran hem de Türkiye’de Kürt nüfusunun manipüle edilerek, etnik temelli terör örgütlerinin desteklenmesi ve bu yolla da her iki ülkenin iç çatışmalarla zayıflatması amaçlanıyor.
Türkiye’nin son dönem Terör örgütü PKK ile yürüttüğü ve tek taraflı silah bırakma ve örgütün kendini feshi noktasındaki hamlesi Yinon Planının artık son iki aşamasının hayata geçirilmesine yönelik güçlü donelerin birbirini izlemesine dayanıyor diyebiliriz.
Türkiye, bu hamlesiyle planın etnik temelli iç çatışma hedefini boşa çıkarmayı, içeride istikrarı birlik ve beraberliği sağlayarak İran’da başlaması muhtemel istikrarsızlık ve iç çatışma ortamından en az yarayla çıkmayı amaçlıyor olabilir.
Altını çizerek tekrar vurgulamak gerekirse; Kürt meselesini ve terör örgütlerini bir araç olarak kullanmayı öneren Yinon Planının İran’dan sonraki hedefinin Türkiye olduğu bilinciyle içerde istikrarı bozacak birlik ve beraberliğe kastedecek her hamleye karşı uyanık olmalıyız.
Devletin yargı ve güvenlik bürokrasisi, etnik temelli çatışmayı körükleyecek her hamlenin örgütlü ya da bireysel sorumluları ile ilgili adım atmaktan ve en sert tedbirlere başvurmaktan geri durmamalı.
Zira bu durum ülkenin parçalanması planına hizmet olur ki bu da düpedüz VATANA İHANETTİR…