CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Habertürk'te katıldığı programda gündeme dair açıklamalarda bulundu.
Özel, Cumhur İttifakı'na yönelik yaptığı açıklamada ''Türkiye'de iktidar ile muhalefet yer değiştirdi. Şu anda CHP siyasetin iktidar partisi. Bize muhalefet yapan iki rakibimiz var. Bir tanesi Adalet ve Kalkınma Partisi ikincisi MHP'' ifadelerini kullandı.
Özel'in açıklamaları şu şekilde:
Gündemin çok hızlı değiştiği, makro gTüründemlerin olduğu yerde CHP'nin uğradığı haksızlıklar, CHP üzerinden Türkiye demokrasisine yapılan hürmetsizlik, seçmene hürmetsizlik, seçmen iradesine karşı yapılan darbe girişimine karşı seçmenin tepkisini ortaya koyması, görünür kılması açısından önemli gündemimiz var. Gündemin yoğun akışı zaman zaman bize odaklanma sorunu yaratmıyor ama, gündem içinde alanı daraltması açısından riskli. Diğer risk de bu kadar kritik gündem varken o gündemlere duyarsız kalıp kendi gündemimize takılıp kalmak da doğru değil. İkisinin birbirine temas ettiği ince çizgide dirençli, direngen siyaset izlemek durumundayız.
Ne övgü duymak için ne de yergileri değersiz kılmak için siyaset yapıyor değiliz. Doğru bildiğimiz yerde duruyoruz. Zaman zaman geçmişte 2002-2007'de analiz duyduğunuzda Adalet ve Kalkınma Partisi gündemi belirler, siyaset şekillenir. Siyasetin kırılma anlarında Adalet ve Kalkınma Partisi'nin gündemi doğru yönden yakaladığı falan.
Şimdi Sayın Bahçeli dön dolaş CHP ile genel başkanı ile, Cumhurbaşkanı adayı ile belediye başkanları ise bu kadar meşgulse CHP'de işler yolunda gidiyor demektir. CHP Türkiye'nin birinci partisi. Türkiye'de iktidar ile muhalefet yer değiştirdi. Şu anda CHP siyasetin iktidar partisi. Bize muhalefet yapan iki rakibimiz var. Bir tanesi Adalet ve Kalkınma Partisi ikincisi MHP. Uzun süre siyaseti domine ettikleri için. Genel olarak merkezi siyasette iktidar partisi olmayı ellerinde bulundurdukları için. Onlar da CHP'nin lider duruşunu, gündem belirleyen duruşunu, iktidara yürüyen duruşunu sekteye uğratmak için bir şeyler yapıyorlar.
Buna itiraz etmiyorum, hatta bundan memnunum. Ama hukuk ve hakkaniyet zemini içinde kalmak lazım. CHP'yi kıyasıya eleştirsinler, CHP'ye karşı her türlü tepkilerini dile getirsinler. Mertçe ve siyaset zemininde bunu yapsınlar. Net bir şekilde söylemek gerekirse, Anayasamız hukuk üstünlüğünü söyler. Hukukun üstünlüğü hakim ve savcılar eliyle tesis ediliyor. Onlara verilmiş anayasal güvence var. Bir hakim ve savcı dönüp de siyasete girmeye kalkarsa, herhangi bir savcı herhangi bir siyasi partiden aday adayı bile olsa bir daha bu görevine dönemez denir. Örneğin Gezi, Demirtaş, Selçuk Kozağaçlı, Canan Kaftancıoğlu karara imza atmış bir hakim, hakimlik görevinden sonra siyasete soyunmuştu, Tayyip Bey de onu bakan yardımcısı yapmıştı.
Bakan yardımcısı nasıl pozisyon, Tayyip Bey'den aktarıyorum 'Bakanlar teknik yardımcıları siyasi. Bakan yardımcılarımız teşkilatla gerekli iletişimi sağlayacak' diye özetlemişti. Bakan yardımcıların önemli kısmı fevkalade siyasi kişiler. Eski hakim bakan yardımcısıydı. O bakan yardımcısını aldı İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı yaptı. Hepimiz adına adalet dağıtması gereken en önemli yere bir siyasi geliyor. Anayasa'ya göre yasak, gelmez. Siz benim yardımcım olsanız, desem ki 'bakan yardımcısını başsavcı atayacağım' desem, siz dersiniz ki 'Özgür Bey bunu yapamayız, bir kişi siyasi olduktan sonra adliyeye dönmesine izin vermiyor'. Bu anayasa yazılırken bakan yardımcılığı konumu yoktu. Bize karşı mertçe, siyaset zemini içinde bir mücadele veriliyor olsa başımla beraber. Hepsine cevap veririz.
Bu yapılanların, bu gelen neyse bana da gelse benden de gitse böyle olmaması lazım. Siyaseti yargıyı alet edip fayda umup, direniş büyüyünce AK Parti zarar görmüş biz kârlı çıkmış olabilir. Ben bu sürece itiraz ediyorum. Tarihsel tutarlılık içindeyiz. Haksızlık yapmayalım ilk açılım süreci olduğunda 'Biz bu sürece kredi veririz' demişti. Erdoğan da 'al kredini başına çal' demişti. Orada temel hata yapmıştı, biz de ona itiraz etmiştik. Biz terör bitsin isteriz.
MHP 'terörsüz Türkiye'ye ne diyorsunuz?' diyordu. Evet, terörsüz Türkiye istiyorum. PKK terör örgütüydü, silah bırakacağını, kendini fesh ettiğini açıkladı. Bunun başarılabilmesi durumunda çok kıymetli bulurum. Bu konuda üzerime, partime ne düşerse yapmaya hazırım. Bu iş başarılırsa şehit gelmeyecek ne Türk ne Kürt anası ağlamayacak. Bu ülkenin milyonlarca trilyonlarca doları silaha, mühimmata, dünyanın gelişmiş ülkelerin silah tüccarlarına gitmeyecek. Hele hele CHP'yi ülkeyi yönetmeye hazır olduğu dönemde bu oluk oluk para emekliye, işçiye, sanayiye, öğrencilere, ARGE'ye, inovasyona akacak. Bu durumda niye terörsüz Türkiye'yi savunmayayım. Terörsüz Türkiye'yi kim savunuyorsa bir fazlasını biz savunuyoruz.
Süreç alenileşmeden önce samimiyetli bilgi paylaşılması lazım. Düne kadar Devlet Bey'in sadece bayramlaşıyoruz, tokalaşıyoruz diye DEM'leniyorsunuz eli kanlı teröristlerle birlikte dediği, hatta bunu 2014 yılında Erdoğan'a da söylediği, Erdoğan'ın da kandan beslenen vampirsin dediği bir pozisyondan, bir anda Devlet Bey'in DEM sıralarına gidip el uzatmasıyla ve ondan sonra 'Umut Hakkı' dediği bir pozisyona geldik. Devlet düğmeye basar Devlet Bey 180 derece döner. Böyle bir inorganik siyaseti doğru bulmam.
Birtakım atanmışlar herşeyi bitirmiş, düğmeye basmış. En ağır hakaretler ederken el uzatıp, sıkıyormuş. Bu baharı başlatacak ilk çiçeğin açması ise eyvallah. Süreç şeffaf işletilmedi, toplumsal mutabakat evresine yönelik doğru adımlar atılmadı. Diğer partilerin bilgilendirmesi süreci yarım kaldı. Şöyle bir şeye döndü iş. Sevgili Sırrı Süreyya Önder'e dedim ki, 'Dünyada bu işi başaranlar böyle yapmıyor'. O dedi ki 'Başkan geçen sefer denedik, hedefimiz barış sonra çözüm yaptık olmadı şimdi önce çözüm sonra barış' dedi. 'O zaman bu sürecin parlamentoya açılması lazım' dedim. Bugün DEM'le AK Parti arasındaki sürtüşme de o. Sayın Erdoğan AK Partili milletvekillere 'gidin Türkiye'ye anlatın' diyor. 'Millet sakın pazarlık ediyor sanmasın, anlaşma var sanmasın' deniyor.