Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca, kamu kurumlarındaki yöneticilerin e-imzasını kopyalayarak ve çeşitli belgelerden sahte e-imza üreterek, sistemlere yetkisiz erişim sağlayıp, sürücü belgesi, sahte üniversite ve lise diplomaları düzenlenmesine ilişkin yürütülen soruşturma tamamlandı.
Akademik Dünyada Sahte Diploma Krizi
İddianamede, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) Başkanı, başkan yardımcıları, YÖK Eğitim Öğretim Daire Başkanı ile 14 üniversitenin öğrenci işleri daire başkanı ve personelinin elektronik imzalarının kopyalandığı belirtildi.
Bu yöntemle hukukçudan psikoloğa, öğretmenden eczacıya ve yaklaşık 400 akademisyenin usulsüz işlemlerle doçentlik ya da profesörlük unvanı elde ettiği yer aldı.
Dedesi Ölüm Fermanı Verirdi
Ayrıca soruşturmada, Osmanlı Padişahı ikinci Abdülhamid'in dördüncü kuşak torunu Abdülhamit Kayıhan Osmanoğlu'nun da yer aldığı ortaya çıktı.
Osmanoğlu adına İnönü Üniversitesi Tarih Bölümü'nden yasa dışı mezuniyet kayıtları oluşturulduğu tespit edildi.
İddianamede, YÖK Başkanlığı tarafından gönderilen yazıda, şahsın herhangi bir mezuniyet yahut öğrenci kaydının bulunmadığı belirtildi.
İddiaların ardından sosyal medya hesabından paylaşım yapan Osmanoğlu ise şöyle dedi:
"Kişisel verilerimi kullanarak adımı taşıyan sahte belgeler üreten ve bu organizasyonun içinde yer alan herkes hakkında suç duyurusunda bulunulmuştur."
Öte yandan 400 akademisyenin usulsüz işlemlerle doçentlik ya da profesörlük aldığı iddiasına ilişkin açıklama yapan Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar, "Çok ciddi bir hadise. İki koldan soruşturma yapacağız. Hem biz hem de ilgili üniversiteler ayrı ayrı soruşturma yürüteceğiz." dedi.
Üniversitelere gerekli işlemlerin başlatılması için yazı gönderdiğini de belirten Özvar, "Sahte diplomanın önüne geçmek ve cezai yaptırımları artırmak için yasal düzenlemeye ihtiyaç var." diye konuştu.
Sistem Nasıl Kuruldu?
İddianamede sanıkların, bazı elektronik sertifika hizmet sağlayıcı kuruluşların Adana, Mersin, Hatay, Ankara ve İstanbul ofisleri üzerinden sahte sürücü belgesi ve T.C. kimlik kartları kullanarak, kamu kurum ve kuruluşlarında görevli yöneticiler adına elektronik imza başvuru ve üretiminde bulunduğu, bu e-imzalar ile kamu kurumlarına ait sistemlere yetkisiz erişim sağlayarak birtakım yasa dışı iş ve işlemler gerçekleştirdiği, yetkisiz erişimlerle sahte mezuniyet belgeleri oluşturarak Yükseköğretim Bilgi Sistemi'ne (YÖKSİS) eklediği, çeşitli elektronik sınav sonuçlarını başarısızken değiştirerek başarılı duruma getirdiği belirtildi.
Sanıklara ait elektronik materyal incelemelerinin de bulunduğu iddianamede, sanıkların 6 Şubat 2023'te meydana gelen Kahramanmaraş merkezli depremlerde vefat eden avukatların listelerine ulaşılarak, üniversite kayıtlarının silindiği, ardından hukuk fakültesi mezuniyeti talep eden diğer kişileri, vefat eden avukatların yerine ilgili üniversitelere kaydettikleri aktarıldı.
5 Yıldan 50 Yıla Hapis Cezası Talebi
Soruşturmada 65 kişi hakkında dava açılırken, sanıklar hakkında, "kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirmek veya yaymak", "bilişim sistemindeki verileri bozma yok etme, erişilemez kılma, sisteme veri yerleştirme", "bilişim sistemine hukuka aykırı müdahale suretiyle haksız çıkar sağlama" iddiasıyla 5 yıldan 50 yıla hapis cezası istendi.
İddianame, Ankara 23. Asliye Ceza Mahkemesince kabul edildi.
Öte yandan savcılık, mayıs ayında da sahte sürücü belgesi ve diploma düzenleyen 134 kişi hakkında dava açmıştı.
Soruşturma kapsamında bazı üniversitelerin çeşitli bölümlerinde sahte mezuniyetler oluşturulduğu ve bu bilgilerin YÖKSİS'e eklendiği tespit edilmişti.
Eski Bakan'dan Çarpıcı Çıkış: Kara Liste Açıklansın
Sahte diplomalarla kamuya yerleşme ve unvan edinme skandalı büyürken, eski Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’ten dikkat çeken bir açıklama geldi. Çelik, yürütülen soruşturmanın sadece birkaç usulsüzlüğü değil, üniversite sistemine yönelik derin bir güven krizini ortaya koyduğunu belirtti.
“Üniversiteler bir ülkenin aklıdır, vicdanıdır, geleceğe dair en büyük teminatıdır” diyen Çelik, bugün gelinen noktada üniversite sisteminin üzerine düşen gölgenin tüm toplumu derinden yaraladığını vurguladı.
İddiaların, üniversite müessesesinin itibarını zedelediğini belirten Çelik, şu ifadeleri kullandı:
“Bu sıradan bir skandal değil, üniversite müessesesinin onurunu hedef alan bir darbedir.”
“Kara liste kapalı kapılar ardında değil, kamuoyuna açıklanmalı”
Soruşturmanın sessizlik içinde yürütülmesini eleştiren Çelik, şunları kaydetti:
“Bu mesele halının altına süpürülerek çözülemez. Sessiz sedasız yürütülen işlemler, toplumun vicdanındaki yarayı daha da derinleştirir. Eğer ortada bir kara liste varsa, bu liste kapalı kapılar ardında değil, tüm kamuoyunun önünde açıklanmalıdır.”
Sahte belgelerle elde edilen akademik unvanların sadece bireyleri değil, kurumsal itibarı da zedelediğini dile getiren Çelik, sürecin şeffaf bir şekilde yürütülmesinin kamu güveni açısından zorunlu olduğunun altını çizdi.
“Bu sadece bir adli süreç değil; hepimizin ortak onurunu ilgilendiren bir meseledir. Üniversitelerimizin itibarını korumak, gençlerimizin yarınlarına güven vermek ve kamu vicdanını rahatlatmak için şeffaflık artık bir tercih değil, zorunluluktur.”
"Üniversite sistemi şaibe götürmez" diyen Çelik sözlerini şöyle tamamladı:
"Milletin güvenini yeniden tesis etmenin tek yolu, hakikati bütün çıplaklığıyla ortaya koymaktır."