TERÖRSÜZ TÜRKİYE HEDEFİNDE İLK EŞİK: PKK'NIN SİLAH BIRAKMASI

Abone Ol

Terör örgütü PKK'nın silah bırakma kararı ve bu kararı bugün uygulamaya geçiriyor olması, Türkiye'nin 40 yılı aşkın süredir devam eden en uzun iç çatışmasını sona erdirebilecek bir dönüm noktası olarak değerlendiriliyor.

Haksız bir değerlendirme de değil bu.

12 Mayıs 2025'te PKK'nın dağılma ve silah bırakma kararı, Türkiye için stratejik, ekonomik ve politik fırsatlar sunarken, süreci, Oded Yinon Planı gibi son iki aşaması (Türkiye ve İran) hariç tamamı hayata geçirilmiş jeopolitik teoriler bağlamında etnik çatışma risklerini bertaraf etme açısından da önem taşıyor.

Muhalif kesim süreci siyaset malzemesi yapıp şehitler üzerinden ajite ederek provoke etmeye çalışırken terörden beslenen odaklar da PKK ile ilintili ve ilişkili isimler üzerinden karşı atağa geçmiş durumda.

Israrla oluşturulmak istenen kafa karışıklığını toparlamak açısından yaşanan sürecin stratejik kazanımlarının topluma doğru anlatılması gerektiği kanaatindeyim.

PKK, 1984'ten beri Türkiye'ye karşı terörist eylemler yürütürken binlerce şehit, on binlerce can kaybı ve milyarlarca dolarlık ekonomik zarara yol açtı. Sebep olduğu istikrarsızlıktan kaynaklı ekonomik zarar ve kalkınma politikalarına olumsuz etkileriyle sosyal barışa vurduğu darbenin tesirlerini onlarca yıl araştırsa bilim, net bir veriye ulaşamaz. O derece büyük zararlar verdi ekonomik, siyasi ve sosyal açıdan.

Terör örgütü PKK’nın silah bırakması, iç güvenliği güçlendirerek askeri kaynakların savunma dışı alanlara kaydırılmasını sağlayacaktır. Örneğin, Güneydoğu Anadolu'da terör tehdidinin azalması, altyapı yatırımlarını artıracak ve ekonomik kalkınmayı hızlandıracaktır.

Politik açıdan, bu adım “Kürt meselesi” parantezinden tanımlanıp etnik zemine yatırılarak provoke edilen bölgesel sorunların, birlik, beraberlik ve kardeşlik içinde çözümüne kapı aralayacak; sivil siyasetin güçlenmesiyle Türkiye'nin iç istikrarı artacaktır.

Dış politika bağlamındaysa, PKK'nın dağılması ABD başta olmak üzere batı ile Türkiye ilişkilerini daha rasyonel bir zemine, karşılıklı yarar odaklı bir seviyeye çıkaracaktır.

ABD'nin Suriye'de YPG/PYD'ye desteği, bu örgütün PKK bağlantısı nedeniyle iki ülke ve batı ile gerilim yaratıyordu; bu karar, NATO üyesi Türkiye'nin bölgesel rolünü güçlendirir ve Suriye'deki Kürt oluşumlarıyla diyaloğu kolaylaştırır.

Ayrıca, Irak ve Suriye'deki sınır ötesi operasyonlar azalır, enerji güvenliği gibi stratejik alanlarda odaklanma sağlanır.

Kısaca, PKK'nın silah bırakması Türkiye'yi daha güçlü bir bölgesel aktör haline getirir, ancak sürecin kalıcı olması için siyasi angajman şarttır.

Gelişmeleri, böl-parçala-yönet stratejisiyle Ortadoğuyu kan gölüne çeviren Yinon Planı bağlamında irdeleyelim.

Bu sütunda 4 yazıda derinlemesine analiz etmeye çalıştığım Oded Yinon'un 1982'de Dünya Siyonist Örgütünün yayın organında yayınladığı "1980'lerde İsrail İçin Bir Strateji" başlıklı makale, “Büyük İsrail” hedefine ulaşmak için Ortadoğu'da etnik ve mezhepsel bölünmeyi teşvik ederek Müslüman ülkeleri zayıflatmayı öngörür.

Plan, Irak, Suriye, Lübnan gibi ülkelerin parçalanmasını hedeflerken, Türkiye'yi de Kürt ayrılıkçılığı üzerinden etnik çatışmaya sürüklemeyi içerir.

PKK'nın, bu planın bir aracı olduğu yönünde ayağı yere basan teoriler de var. İsrail'in senelerce PKK’ya son dönemde de YPG'ye verdiği destekle CIA'nın rolü üzerinden Türkiye'nin bölünmesi amaçlanır.

Yinon Planının amacı "Büyük İsrail" vizyonu doğrultusunda bölgeyi mezhep ve etnik zemine dayandırılan savaşlarla istikrarsızlaştırmaktır.

Türkiye için tehdit, Kürt-Türk çatışmasının kalıcılaşması ve Güneydoğu'nun ayrılmasıdır; bu, Suriye'deki iç savaş gibi olaylarla beslenir.

Peki, PKK'nın silah bırakması bu tehdidi bertaraf eder mi?

Kısmen evet, ancak tamamen değil.

PKK'nın dağılması, etnik çatışmanın ana aracını ortadan kaldırır ve Türkiye'nin iç bütünlüğünü güçlendirir.

En önemlisi de terör örgütü PKK’nın silah bırakması, örgütün kendini feshetmesi Yinon Planı'nın Türkiye ayağını zayıflatır; zira PKK'sız bir ortamda Kürt siyaseti terör vesayetinden arınmış olur. Sivil siyaset güçlenir ve ayrılıkçı terörün olmadığı ortamda etnik siyaset ve bu çerçevedeki bölünme tehdidi de ortadan kalkar.

Ancak bütün bunlarla birlikte planın geniş kapsamı dikkatten kaçırılmamalı.

YPG gibi PKK bağlantılı gruplar Suriye'de aktifken, ABD ve İsrail gibi dış aktörler bu oluşumları destekleyebilir.

Ayrıca, mezhepsel gerilimler (Alevi-Sünni) veya diğer etnik unsurlar üzerinden provokasyonlar devam eder zira planın asıl amacı bölgeyi kalıcı bir şekilde Büyük İsrail vizyonunun önünü kesemeyecek derecede istikrarsızlaştırmaktır.

Türkiye, diplomatik hamleler ve reformlarla bu tehdidi yönetmelidir; örneğin, Kürt entegrasyonu ve bölgesel ittifaklar.

Sonuç olarak, PKK'nın silah bırakması Türkiye için stratejik bir zaferdir.

Barış, kalkınma ve uluslararası prestij getirir.

Yinon Planı tehdidi azalır, ancak dış müdahalelere karşı sürekli teyakkuzda olmak uyanık kalmak ve içerdeki birlik beraberlik ve kardeşlik iklimini diri tutmak şarttır.

Bu süreç, Türkiye'yi daha dirençli kılar, ancak çözümün kalıcılığı siyasi iradeye bağlıdır.