MERT SAYAN – HABER MERKEZİ
İngiltere’nin İsrail ile ticaret anlaşmasını askıya alma kararı, uluslararası arenada geniş yankı uyandırdı. Kararın, sembolik değeri yüksek ancak somut etkileri sınırlı bir adım olarak değerlendirilmesi dikkat çekerken, Avrupa genelinde benzer uygulamaların gündeme gelmesi ise pek olası görünmüyor. İsrail’e yönelik eleştiriler artarken, bu çıkışların kamuoyunun vicdanını rahatlatmaya yönelik sembolik tavırlar olmaktan öteye geçip geçemeyeceği tartışma konusu oldu.
Uluslararası İlişkiler Uzmanı Mehmet Emir Aksoy, İngiltere’nin İsrail ile ticaret anlaşmasını askıya alma kararını Samimi Haber’e değerlendirdi. Aksoy, bu adımın sembolik anlamı yüksek ancak stratejik karşılığı sınırlı bir hamle olduğunu vurguladı. Kararın kamuoyuna yönelik bir mesaj niteliği taşıdığını belirten Aksoy; “Reel politikanın sınırları da şekillendi. Ancak bu karar, Avrupa’nın geneli için bir emsal teşkil etmekten uzak duruyor” dedi.
“İSRAİL CİDDİ BİR ULUSLARARASI YAPTIRIMA MARUZ KALMAMIŞTIR”
Aksoy, Avrupa Birliği’nin lokomotif ülkeleri Almanya ve Fransa’nın, İsrail ile ekonomik, istihbari ve teknolojik iş birliklerini uzun vadeli çıkarlar üzerine inşa ettiğini hatırlattı. Avrupa’nın İsrail’e topyekûn bir ambargo uygulamasının tarihsel olarak mümkün olmadığını savunan Aksoy; “İsrail, 1948’den bu yana 45’ten fazla BM kararını ihlal etmiş, ancak ciddi bir uluslararası yaptırıma maruz kalmamıştır” şeklinde konuştu.
Ayrıca, meselenin yalnızca bebek ölümleri değil, İsrail’in uluslararası hukuku sistematik olarak tanımaması olduğunu vurguladı.
“TATMİN EDİCİ HAMLELER”
Ambargo tartışmalarına da değinen Aksoy, Avrupa’daki sembolik adımların İsrail’in güvenlik ve askeri politikalarını etkilemeyeceğini, yalnızca kamuoyunun vicdanını rahatlatmaya yönelik ‘tatmin edici hamleler’ olarak kalacağını belirtti. Aksoy, İsrail’in bu tür süreçlerde bile iç kamuoyunu ‘dış dünyaya karşı yalnız bir kale’ söylemiyle konsolide etme kapasitesine sahip olduğunun altını çizdi.
Aksoy, İsrail iç siyasetinde Benny Gantz’ın sert açıklamalarına dikkat çekerek, bu durumun alışılmadık bir gelişme olduğunu vurguladı. Aksoy, Gantz’ın bu söyleminin yalnızca Başbakan Netanyahu’ya yönelik bir eleştiri değil, aynı zamanda İsrail devlet aklının kriz anlarında içine düştüğü etik bunalımın bir göstergesi olduğunu belirtti.
Gantz’ın, uluslararası kamuoyuna ‘İçeride bile bu konuları tartışıyoruz’ mesajı vermeye çalıştığını ifade eden Aksoy, bu adımın İsrail siyasetinde bebek ölümleri gibi trajik gerçeklerin propaganda aracı haline gelmesinin dramatik boyutlarını gözler önüne serdiğini altını çizdi.
“BU TÜR BEYANLAR CİDDİ BİR YAPTIRIMA YOL AÇMAZ”
Netanyahu ile Gantz arasındaki gerilimin, İsrail’in iç güvenlik siyaseti ve savaş stratejisindeki görüş ayrılıklarını yansıttığını belirten Aksoy; “Bu tür beyanların uluslararası düzeyde ciddi bir yaptırıma yol açmaz. ABD başta olmak üzere Batılı güçler için İsrail, Ortadoğu’daki ‘ön cephe üssü’ konumundadır. Gazze’deki çocukların hayatı, büyük güçlerin çıkar oyununun bir detayı haline gelmiştir” diye konuştu.
Uluslararası İlişkiler Uzmanı Mehmet Emir Aksoy, Gazze’de çocukların yalnızca ölmediğini, aynı zamanda yaşam hakkı, gelecek umudu ve insanlık onuru açısından yok oluşun eşiğine itildiğini vurguladı. İsrail iç siyasetinde bu dramın zaman zaman bir ‘kamuoyu yönetimi’ aracına dönüştüğünü ve ölen çocukların trajedisinin iç politik kavgaların nesnesi haline getirildiğini belirten Aksoy, bunun en az ölümler kadar utanç verici bir tablo olduğunu altını çizdi.
Dünya kamuoyunun İsrail’e yönelik söylemlerinin çok, eylemlerinin ise yetersiz olduğunu ifade eden Aksoy; “Sadece söylemler değil, gerçek eylemler anlamlıdır. Ne yazık ki, bebeklerin ölümünden sonra bile bu eylemler hep eksik, hep gecikmiş ve çoğunlukla hesap kitap içindedir” ifadelerini kullandı.