Dünya

Trump’ın Gazze Planı: Kapalı Kapılar Ardında Yazılan Senaryo ve İslam Dünyasının İhtiyatlı Tepkisi

Filistinli yazar ve siyasi analist Visam Afife’nin analizleri ile bölgesel tepkileri yansıtan Nur News değerlendirmesi, Trump’ın Gazze planının resmi anlatıdan çok farklı bir gerçekliğe işaret ettiğini ortaya koyuyor. Açıklanan plan, kamuoyuna “barış ve insani çözüm” başlığıyla sunulsa da, perde arkasında İsrail’in güvenlik kaygılarıyla şekillenen ve kalıcı kontrolü garanti altına alan bir metin vardı.

Abone Ol

Netanyahu’nun Beyaz Saray’da Yazdığı Metin

Trump yönetimi, Gazze için bir “Arap-Amerikan-İsrail uzlaşısı” sahnesi kurgularken, planın gerçek mimarı İsrail Başbakanı Netanyahu oldu. Axios yazarı Barak Ravid’in aktardığına göre, Netanyahu; Jared Kushner, Steve Witkoff ve Ron Dermer’le Beyaz Saray’da yaptığı uzun görüşmelerde metni baştan aşağı değiştirdi.

İsrail’in Gazze’den çekilmesini Hamas’ın silahsızlandırılmasına bağladı, Tel Aviv’in vetosu olmadan hiçbir adım atılamayacağını dayattı ve İsrail askerlerinin “belirsiz bir süre” Gazze’de kalmasını şart koştu. Böylece plan, Washington’un diplomatik girişimi olmaktan çıkıp, Netanyahu’nun kaleminden çıkan bir “İsrail şartları belgesi”ne dönüştü.

Arap Başkentlerinde Rahatsızlık

Bu sert dayatmalar, Riyad’dan Kahire’ye, Ankara’dan Doha’ya kadar pek çok başkentte derin rahatsızlık yarattı. Katar, planın açıklanmasını erteletmek için Beyaz Saray’a baskı yaptı ancak sonuç alamadı. Kamuoyuna yansıyan açıklamalar temkinli destek havası taşısa da, kapalı kapılar ardında tansiyon yüksekti.

Çarpıcı bir olay da Netanyahu’nun Beyaz Saray’dan Katar Başbakanı’nı arayarak, Doha’ya yönelik bir İsrail saldırısı için özür dilemesi oldu. Katar’ın arabuluculuğa dönmesi için bu özür şarttı. Bu sahne, Netanyahu’nun yalnızca planı değil, Beyaz Saray’ın uzlaşılarını dahi kendi lehine çevirebildiğini gösterdi.

Sonuç olarak, Trump’ın “barış, yardım ve devlet vaadiyle” sunduğu plan daha doğmadan sakatlandı. Arap başkentleriyle Washington arasında üzerinde çalışılan taslak değildi bu; Netanyahu’nun harfiyen istediği bir metindi.

İslam Ülkelerinin Hesaplı Bildirisi

Trump’ın girişimi, tam da İslam dünyasında kamuoyunun savaşa derhal son verilmesini ve İsrail’in saldırılarının durdurulmasını talep ettiği bir dönemde açıklandı. Sekiz Arap ve İslam ülkesi, bu plana ortak bir bildiriyle tepki verdi.

Ancak yayımlanan metin, kesin bir destek değil; ihtiyatlı ve muğlak bir siyasi tutumdu. Öne çıkarılan noktalar planın ayrıntıları değil, “bir öneri sunulması” ve “savaşı sona erdirme çabası” oldu. Bu diplomatik mesafe, Washington’un baskısını hafifletme taktiği olarak görüldü.

Bildirinin dili de çok katmanlı mesajlar taşıyordu. “İlgili taraflarla olumlu ve yapıcı etkileşim” vurgusu, Hamas’ı da kapsayabilecek şekilde geniş tutulmuştu. Böylece hem Washington’a güven mesajı veriliyor hem de direniş gruplarının tepkisi dengeleniyordu.

Çatlaklar ve Farklı Hesaplar

Perde arkasında ise ciddi görüş ayrılıkları vardı. Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan, planın güvenlik odaklı maddelerine daha yakın dururken; Türkiye, Katar, Endonezya ve Pakistan, Hamas’la bağlarını koruma eğilimindeydi. Mısır ve Ürdün ise sınır istikrarı ve iç politik kaygılar nedeniyle orta bir çizgide konumlandı.

Bu nedenle ortak bildiri, gerçek bir uzlaşıdan çok, kırılgan bir diplomatik pazarlığın ürünüydü. İmzacılar aynı metne imza atsa da, gelecekte Gazze konusunda bağımsız yollar seçmeleri olası görünüyor.

Belirsiz Gelecek

Bildirinin son bölümünde insani yardımların engelsiz ulaştırılması, zorunlu göçün engellenmesi, Gazze’nin yeniden inşası ve iki devletli çözüm gibi hedefler sıralandı. Ancak bunların nasıl gerçekleştirileceğine dair somut bir mekanizmanın olmayışı, en büyük zaaf olarak dikkat çekti.

Trump’ın Gazze planı, kağıt üzerinde “barış girişimi” olarak sunulsa da; gerçekte İsrail’in kalıcı varlığını garanti altına alan bir tasarıya dönüştü. İslam ülkelerinin ihtiyatlı bildirisi ise, Filistin halkının beklentilerine gerçek bir yanıt vermekten çok, zaman kazandıran diplomatik bir manevra olarak kaldı.