Sümeyra Türk
Haber/Analiz
Türkiye’nin gündemi her zamanki gibi dopdolu. Ama bu kez, sokaklarda, üniversitelerde ve sosyal medyada sessizce büyüyen bir konudan bahsetmek istiyoruz: Gençler arasında deizmin yükselişi ve Türk tarihine, özellikle Tengriciliğe duyulan ilgi. Peki, bu eğilimler gençlerin özüne dönme arzusundan mı kaynaklanıyor, yoksa başka dinamikler mi devrede? Üstelik, bu arayışların bazı çevrelerce bir din haline getirilme çabası, ileride yeni tartışmalara yol açabilir mi? Gelin, bu meseleyi samimi bir şekilde masaya yatıralım.
Gençler Ne İstiyor?
Son yıllarda, özellikle Z kuşağı arasında, geleneksel dini anlayışlara mesafeli bir yaklaşım dikkat çekiyor. KONDA’nın 2019 verilerine bakarsak, kendini deist olarak tanımlayanların oranı %1’den %2’ye, ateistlerin oranı ise %1’den %3’e yükselmiş. 18-24 yaş grubunda Allah’a inanmayanların oranı ise %11’e ulaşmış. Bu rakamlar, gençlerin dini kurumları sorguladığını ve kendi manevi yollarını aradığını gösteriyor. Ama bu, gençlerin inançsızlığa yöneldiği anlamına gelmiyor. Tam tersine, çoğu genç, bir yaratıcıya inanmayı sürdürüyor ama bunu kendi tarzlarında, bireysel bir şekilde yapmak istiyor. Sosyal medyada, özellikle X’ platformunda, gençlerin “Kendi yolumuzu bulmak istiyoruz” dediğini sıkça görüyoruz. Ancak bu arayış, bazen bir boşluk yaratıyor ve bu boşluk, deizmin bazı çevrelerce “alternatif bir din” gibi sunulmasıyla dolmaya başlıyor. Bu durum, ileride yeni dinsel tartışmalara yol açabilir mi? Bu soruya dikkatle bakmak lazım.
Tengricilik: Özüne Dönüş mü, Yeni Bir Din mi?
Son dönemde sosyal medya platformlarında Göktürk alfabesiyle yazılmış sloganlar, Türk mitolojisine vurgu yapan paylaşımlar ve “Özümüze dönelim” çağrıları dikkat çekiyor. Tengricilik, Türklerin kadim inanç sistemi; doğaya ve atalara saygıyı temel alıyor. Gençlerin bu inanca ilgisi, Türk tarihine ve kültürüne duyulan merakın bir yansıması. Kim istemez ki tarihini, köklerini daha iyi anlamayı? Ama işte burada bir nokta var: Bazı çevreler, Tengriciliği romantize ederek, adeta modern bir din gibi sunuyor. Sosyal medyada “Tengricilik geri dönüyor” paylaşımları artarken, bu eğilim tarihsel gerçeklikten biraz kopuk, popüler bir kurguyla şekilleniyor. Gençlerin tarihle bağ kurma arzusu çok kıymetli, ama bu arayışın bir din haline getirilmeye çalışılması, toplumsal kutuplaşmalara yol açabilir. Uzmanlar, bu eğilimin dikkatle analiz edilmesi gerektiğini söylüyor; çünkü kontrolsüz bir romantizm, yeni dinsel çatışmaların kapısını aralayabilir.
İslamofobi ve Güvensizlik Neden Önemli?
Peki, gençler neden geleneksel dini yapıları sorguluyor? Bunun cevabı sadece bireysellik arayışında değil, aynı zamanda küresel ve yerel dinamiklerde yatıyor. Son yıllarda, dünyada ve Türkiye’de din adına yapılan yanlışlar, özellikle İslam’ı referans göstererek gerçekleştirilen ve terörle ilişkilendirilen eylemler, İslamofobi gibi olumsuz algıların yayılmasına neden oldu. Sosyal medyada bu tür olayların yankıları, gençlerin dini kurumlara olan güvenini sarsıyor.
Dahası, Diyanet, tarikatlar, cemaatler ve İslami referanslı sivil toplum kuruluşlarının bazı uygulamaları, gençleri yeterince tatmin etmiyor ve güven vermiyor. Gençler, samimi, şeffaf ve kendilerine hitap eden bir yaklaşım arıyor. Bu durum, tüm bu kurumlar için bir özeleştiri fırsatı. Eğer gençleri kaybetmek istemiyorsak, bu kurumların kendilerini yeniden gözden geçirmesi, gençlerin dilinden konuşacak yeni yollar bulması gerekiyor.
Dış Etkiler mi, Kendi Arayışlarımız mı?
Bazı tartışmalarda, Tengriciliğe ilginin dışarıdan, özellikle Rusya’dan gelen bilinçli etkilerle şekillendiği konuşuluyor. Rusya’da İslam’ın hızlı yayılarak çoğunluğun dini olma ihtimali her geçen gün daha da artıyor. 2050’li yıllarda Ortodoksları geçeceği artık zor bir tahmin değil. Bu nedenle Rusya İslam’a ve Türk Dünyasına karşı yeni stratejiler geliştirme peşinde. Rusya, tarih boyunca Türk dünyasında kültürel kimlikler üzerinde etkili olmaya çalıştı. Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra, Tataristan ve Kırgızistan gibi bölgelerde Tengricilik, milli kimlik arayışıyla canlandı. Sosyal medya, bu tür akımların yayılmasında büyük rol oynuyor.
Türkiye’deki Bu İlginin Asıl Kaynağı, İç Dinamikler Mi?
Dini kurumlara güvensizlik, seküler yaşam tarzının yükselişi ve Türk tarihine duyulan merak. Yine de, sosyal medyanın sınırları aşan dünyasında, başka ülkelerdeki akımların gençlerimize ilham vermesi mümkün. Bu bir “tehlike”den çok, gençlerin küresel bir dünyada kendi kimliklerini yeniden tanımlama çabası. Önemli olan, bu arayışın yapıcı bir şekilde yönlendirilmesi.
Peki, Ne Yapılmalı? Gençlerin bu arayışı, bir sorun değil, bir fırsat. Diyanet İşleri Başkanlığı, geleneksel vaazların ötesine geçip sosyal medyada gençlerin dilinden konuşabilir, üstenci bakış yerine onların sorularına samimi yanıtlar verebilir. Sinema ve dizi sektörü bu durumun epeydir farkında fakat çoğu zaman yapılanlar popüler kültürün bir ürününe dönüşüyor bilgilendirmek, eğitmek ve yönlendirmek yerine. İslamofobiye karşı bilgilendirici kampanyalar, dinin yanlış yorumlanmasının önüne geçebilir. Tarikatlar, cemaatler ve İslami sivil toplum kuruluşları da gençlerin beklentilerine kulak vererek, bin yıllık öğretme alışkanlıkları yerine zamanın ruhuna uygun, daha şeffaf ve kapsayıcı bir yaklaşım benimseyebilir. Böylece, gençlerin manevi boşluğu başka ideolojilerle değil, yapıcı bir diyalogla doldurulabilir.
Gençlerin Sesi Duyulmalı
Ankara kulislerinde bu konu henüz çok konuşulmuyor, ama sokaklarda, üniversitelerde ve X’te gençlerin sesi yükseliyor. Deizm ve Tengricilik, gençlerin kendi yollarını arama cesaretini gösteriyor. Ancak bu eğilimlerin bir din haline getirilme çabası, yeni dinsel çatışmalara yol açabilir. İslamofobi ve dini kurumlara güvensizlik, bu arayışın temel nedenlerinden. Diyanet, tarikatlar ve cemaatler, gençlerin güvenini kazanmak için kendilerini yeniden gözden geçirmeli. Gençler, “Bizi anlayın, tarihimizi ve kendimizi keşfetmek istiyoruz” diyor. Bu sese samimi bir diyalogla yanıt vermek, geleceği birlikte şekillendirmenin anahtarı. Ama bu süreç, dikkatli bir analizle yönetilmezse, başka yollara sapabilir. Haydi, gençlerle konuşalım, onları dinleyelim!