Öğretmen Kübra Aydın’ın, babası yoğun bakımda olan ve üniversite eğitimini sürdürebilmek için acil bursa ihtiyaç duyan öğrencisinin hikâyesi, binlerce öğrencinin ortak sorununu yansıttı. Bu tablo, eğitimde fırsat eşitliğinin ne kadar kırılgan olduğunu bir kez daha gösterdi.
Vali Aydoğdu’nun öğrenciyle telefonla görüşmesi ve destek sözü vermesi takdir toplarken, olay sosyal medyada “iyilik bulaşıcıdır” başlıklarıyla paylaşıldı. Ancak bu bireysel çaba, aynı zamanda şu soruyu da gündeme getirdi: Eğitim gibi temel bir hak, yöneticilerin kişisel inisiyatiflerine bırakılmalı mı?
Yapısal Eksiklikler
Türkiye’de burs ve barınma sorunları hâlâ sistematik çözümlerle değil, bireysel yardımlarla aşılmaya çalışılıyor. Bir öğrencinin geleceğinin tesadüfi bir karşılaşmaya ya da yöneticilerin duyarlılığına bağlı kalması, mevcut sistemin yetersizliğini gözler önüne seriyor.
Vali Aydoğdu’nun samimi tavrı elbette kıymetli. Ancak bu durum, istikrarlı ve şeffaf bir burs mekanizmasının olmayışını da hatırlatıyor. Eğitim, öğrencilerin gözyaşlarıyla hak ettikleri bir lütuf değil, anayasal bir haktır.
Soru İşareti: Devletin Rolü
Erzincan’daki bu olay, toplumun iyiliğe verdiği değeri ortaya koyarken, aynı zamanda devletin sorumluluğunu da tartışmaya açtı. Bireysel kahramanlıkların ötesinde, her öğrencinin temel eğitim ihtiyaçlarının karşılandığı güçlü, adil ve sürdürülebilir politikalara ihtiyaç var.