İBB Başkanı ve CHP'nin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu'nun tutuklanmasıyla başlayan ve her çarşamba İstanbul'un bir ilçesinde düzenlenen ‘Millet İradesine Sahip Çıkıyor’ mitingi bugün Silivri'de gerçekleştirildi.

Ekrem İmamoğlu'nun gerçekleşen buluşmayı izlediği bildirildi. Öte yandan İmamoğlu protestolarında gözaltına alınıp tutuklanan 18 yaşındaki Yiğitcan Kaplan'ın babası da konuştu.

CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik mitingde İmamoğlu'nun şu mesajlarını okudu:

Dar gelirli hemşehrilerimizin, çiftçilerimizin yanında olduk. Büyük yatırımlarla, yepyeni hizmetlerle Silivri’de hayatın her alanını iyileştirdik, güzelleştirdik. Biz, Silivri’nin doğal ve tarihi değerlerini korumaya, tarım ve turizm imkanlarını geliştirmeye odaklanmışken, iktidar da Silivri zindanını doldurmakla meşguldü. Ekonomide, icraatta, vatandaşın refahını artırmada başarı gösteremeyen tek adamcı iktidarlar hep böyle yaparlar; vatandaşı baskı altına almaya, siyasi rakiplerini saf dışı bırakmaya uğraşırlar. Güzelim Silivri’nin bir zindanla anılmasına sebep olanlar, milletin iradesini yok sayıp, siyaseti yargı eliyle düzenlemek isteyenlerdir. Gerçeği dile getiren, hakkını arayan, özgürlük ve adalet isteyen herkes için ülkeyi zindan etmeye çalışıyorlar. Sadece, kendi çizdikleri sınırın dışına çıkmayan ve asla seçim kazanamayacak bir muhalefete tahammülleri var. Kendinden başkasına özgürlük tanımayan, adalet duygusunu yitirmiş bu iktidar, Türkiye’ye huzur ve barış getiremez. Refah ve mutluluk getiremez.

Biz, herkesin kendini özgür hissettiği ama kimsenin özgürlüğünün başkasına zarar vermediği, adaletli bir Türkiye için yola koyulduk. Yolumuz, ‘Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir. Özgürlüğün, eşitliğin, adaletin dayanak noktası milli egemenliktir’ diyen Mustafa Kemal Atatürk’ün yoludur. Bu, çok onurlu ve meşakkatli bir yoldur. Ben, her türlü bedeli ödemeye hazır olarak bu yola çıktım. Yıllardır ne kumpaslar ne iftiralarla mücadele ediyorum. Soruşturulmaktan, yargılanmaktan korkmam, yılmam. Ama biri var ki, benim tutuksuz yargılanmamdan bile ödü patlıyor. Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a soruyorum: İBB Başkanı’yken bugün bana yöneltilen türde iddialarla yargılandın ama bir tek gün bile tutuklanmadın. Hapis cezası aldığın davada, yine tutuksuz yargılandın. Sen yargılanırken geçerli olan kurallar, ben yargılanırken niçin geçerli olmuyor? Tutuksuz yargılanırsam, sokakta, meydanda olurum, milletimin gözünün içine bakarak gerçekleri anlatırım diye mi çekiniyorsun? Tutuksuz yargılanmamdan niçin korkuyorsun? ‘Tutuklama kararını ben vermiyorum, hakim veriyor’ diyerek kimseyi kandıramazsın. Yargıya nasıl hükmetmeye çalıştığını, mahkemeler üzerinde uyguladığın baskıyı bu millet çok iyi biliyor. Silivri’deki davaların asıl savcısı olduğunu, bu millet çok iyi biliyor.

Sevgili dostlarım, kardeşlerim; adaletini yitirmiş bir iktidar, temelsiz bir binaya benzer, muhakkak yıkılır. Bir kişinin bile haksız yere hapiste olmadığı, en ağır suçları işlemiş olanların bile adil yargılandığı, hiçbir suçlunun cezasız kalmadığı, adaletli bir Türkiye’yi mutlaka kuracağız. Yalnız adliyelerde değil, sokakta, pazarda, işyerinde, okulda, hastanede, herkes için her yerde adaleti hakim kılacağız. Gelirde, vergide, imkan ve fırsatlarda adaleti hakim kılacağız. Özgür ve adil bir ülkede yaşamanın huzuruyla birbirimize daha çok bağlanacak, birlikte çok daha güçlü bir ülke olacağız. Kendinize güvenin. Sizler, bu ülkenin sahibisiniz. İktidarlar gelir gider, millet kalır. Millet büyüktür. Milletin sevgisiyle ısınan Silivri değil, milletin ahıyla buz tutmuş saraylar soğuktur. Kalın sağlıcakla. Ekrem İmamoğlu.

İmamoğlu’nun eşi Dr. Dilek Kaya İmamoğlu da şunları söyledi:

Silivri, son yıllarda ülkemizde yaşanan haksızlığın, hukuksuzluğun bir simgesi haline geldi. ‘Silivri soğuktur’ sözü, demokrasi mücadelesi veren herkesin üzerine kurulan baskının bir ifadesi oldu. Silivri zindanları, bu ülkenin demokrat, dürüst, haksızlık karşısında susmayan insanların adresi oldu. Silivri, gözü yaşlı annelerin, sevdikleriyle kavuşmayı bekleyen eşlerin, annelerinin, babalarının hasretini çeken çocukların ziyaret merkezi oldu. Ama bugünlerin bitmesi yakındır. Bu ülkeyi demokrasinin ışığıyla, eşit, adil ve aydınlık yarınlara taşıyacak umut, inanıyorum ki Silivri'nin simgeleştiği demokrasi mücadelesinde olacaktır. Selam olsun haksızca, hukuksuzca tutsak edilenlere. Büyük bir demokrasi mücadelesi verenlere selam olsun. Dayanışmanın gücüyle Silivri'dekilerin gönlünü ısıtanlara selam olsun. Selam olsun haktan, hukuktan, adaletten yana olanlara. Hiç kimsenin şüphesi olmasın, güzel günler çok yakında. Kalın sağlıcakla. Hepinizi çok seviyorum.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in konuşmasından satır başları şu şekilde:

Maalesef internete Silivri yazıldığında bu ilçe güzellikleriyle değil, hukuksuzluğa bayraktarlık yapan bir cezaevinin ismiyle anılıyor. Adı değişti, Silivri bu yükten kurtulamadı. Size söz veriyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında, Ekrem Başkan'ın cumhurbaşkanlığında Silivri'yi Özgürlükler ve Demokrasi Müzesi yapacağız. Hep birlikte gezeceğiz. 'Ekrem İmamoğlu, Resul Emrah Şahan, Mustafa Balbay burada yattı. Tayyip Erdoğan, Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'u terör örgütü yöneticisi yapmıştı, burada yatırmıştı' diyeceğiz. Muhaliflere gözdağı vermek için o tekerlemeye dönmüş söylemle bu akşam Silivri soğuk değil artık. Bu akşam, yüreklerinizle, mücadelenizle Silivri ısındı, bu meydan ısındı. Artık çok daha güçlüyüz.

SİLİVRİ'DE BU ÜLKENİN ŞEREFLİ ASKERLERİNE FETÖ KUMPASI KURDULAR

Silivri'de bu ülkenin şerefli askerlerine, vatanseverlerine, aydınlarına, gazetecilerine FETÖ kumpasları kurdular. Dönemin Başbakanı, o zaman kendisini o davaların savcısı ilan etmişti. Askerler tutsak edilmiş, gazeteciler süründürülmüş, tüm aydınlar susturulmaya çalışılmıştı. Dönemin Başbakanının zırhlı araç verdiği, 'Arkasında ben varım' dediği Zekeriya Öz diye bir savcı vardı. O gün o beyefendinin havasından yanına yaklaşılmıyordu, kibirliydi. Kimi isterse alıyor, en dokunulmazlara dokunuyor, onları sözde itibarsızlaştırıyor, Tayyip Erdoğan'ın siyaseten önünü açıyor, etrafında temizlik yapıyordu. Gün geldi 15 Temmuz darbesinde Tayyip Erdoğan'ın ne istediyse verdikleri, etle tırnak oldukları, altlarına verilen tanklarla milleti ezmeye, kaldırdıkları uçaklarla meclisi bombalamaya kalktıklarında adeta bir sıçan gibi Türkiye'yi ilk terk edenlerden birisi o kudretli Zekeriya Öz olmuştu.

ZEKERİYA ÖZ'ÜN SONUNU YAŞAMAK İSTEMİYORSANIZ AKILLI OLUN

Tayyip Erdoğan'ın yetki verdiği, arkasında durduğu ve kendisi için siyasi operasyonlar yaptırdıklarına sesleniyorum. Masumiyet karinesini ihlal eden, gizlilik ilkelerini ihlal eden birtakım internet sitelerine yalanlarınızı, iftiralarınızı gerçek gibi verdiğiniz, birtakım gazetelerle, televizyonlarla insanlara itibar suikastı yaptığınız bu süreçler asla unutulmaz. Zekeriya Öz'ün sonunu yaşamak istemiyorsanız, akıllı olun, hukuktan ayrılmayın, iftiracı olmayın. O gün Zekeriya Öz'ün arkasında duran Erdoğan, her şey ortaya çıktığında döndü 'Rabbim ve milletim beni affetsin' dedi. O günlerde Ergenekon'da, Balyoz'da, Askeri Casusluk'ta kurulanlar ne kadar kumpassa, bugün Ekrem Başkana ve arkadaşlarımıza kurulan en az o kadar kumpastır. Sakın, yarın karşımıza çıkıp da 'Aldatıldım, kandırıldım, Rabbim ve milletim beni affetsin' demeyesin. Bu sefer bu aziz millet seni affetmeyecek, bunun hesabını senden soracak. Geçtiğimiz sefer, 'Ordunun içinde bir yapılanma var, bu yapılanma darbe yapacak, biz darbeye karşı demokrasiyi savunuyoruz' dediler. Şimdi bırakın darbe yapacaklara karşı demokrasiyi savunmayı, giriştikleri işle, hem geçmiş seçimin seçilmiş belediye başkanına, hem gelecek seçimin cumhurbaşkanı adayımıza, milletimiz takdir ederse bir sonraki cumhurbaşkanına Ekrem İmamoğlu'na darbe girişiminde bulundular. Şüphesiz her darbenin bir karargahı vardır. Bu darbenin karargahı Beştepe'dir. Şüphesiz her darbenin silahları vardır, bu darbenin silahı yargıdır. Her silahın mühimmatı vardır, bu silahın mühimmatı yalandır, iftiradır.

BOĞAZİÇİNE KUMPAS KURUYORLAR

19 Mart günü İstanbul'a gelip, Saraçhane'ye gidip, oradan sizlere yaptığımız çağrıyla o gün Saraçhane'yi dolduran ilk başta üniversite gençliği olmak üzere her yaştan demokrasinin yanında duran siz gençlere yürekten teşekkür ediyorum. O darbeyi siz püskürttünüz. Bir hesaplaşmayla, bir hazımsızlıkla karşı karşıyayız. Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerini cezalandırmaya kalkıyorlar. Boğaziçi'ne kumpas kuruyorlar. Haklı tepkileri sanki Boğaziçili öğrenciler ortamı terörize ediyor gibi göstermeye çalışıyorlar. Buradan vicdan sahibi insanlara sesleniyorum. Boğaziçi'nde ne oluyor? Boğaziçi Üniversitesi'nde olanların sebebi şudur. Nureddin Yıldız isimli selefi karanlıktan beslenen kişinin lafı şudur: 'Buluğ çağından önce bir çocuk evlenebilir, çocuklar arası nikah da olabilir. Büyükler, küçüklerle nikah da yapabilir. Mesela 7 yaşında bir kız çocuğunda 25 yaşında bir erkekle nikahlanabilir' diyen namussuz bu.

Bu Nureddin Yıldız'ı Boğaziçi'ne konuşma yapmaya çağıran o kayyum rektör Naci İnci'ye yazıklar olsun. Böylesi ahlaksız birine davet çıkartan AK Parti'nin rektörüne ne demeli, AK Parti'nin başına ne demeli. Siz torununuzu, evladınızı 25 yaşında, 40 yaşında birine verilebilir diyen bunlara karşı hepimizin evlatlarını savunan Boğaziçi'nin aslan evlatlarına ne konuşuyorlar. Sonra çıkmış, Boğaziçililer polisimizi 5 metre çukura ittirmişler. Böyle bir görüntü yok, külliyen yalan. Böyle karanlık bir adamı getirirsen, orada arbede çıkarsa, gece boyunca orada itiş kakış olursa, bu olanlardan Boğaziçi'nin pırıl pırıl çocukları mı bu adamı buraya getiren kara zihniyetli adamlar mı mesul. Yazıklar olsun. 97 arkadaşımızı gözaltına aldılar, 6'sını tutukladılar, Silivri'ye koyuyorlar. Boğaziçi'ne uzanan bu kirli hesabı yapan o çirkin zihinlere, o karanlık ellere diyorum ki, bu millet bu kötülüğü görüyor, Boğaziçi'ni provoke eden sizsiniz, marjinal sizsiniz, bu alçaklığı yapanlar sizsiniz.

YALANLARI İSPATLAYACAK TEK BİR KANIT YOK

Esila Ayık, yarın hakim karşısına çıkacak
Esila Ayık, yarın hakim karşısına çıkacak
İçeriği Görüntüle

Erdoğan çıkmış bugün utanmadan 'Ülke güvenliğini tehdit eden, uluslararası ayağı olan, kolları Anadolu'ya uzanan ahtapot tipinde bir suç örgütü ortaya çıktı' diyor. Hayatımda duyduğum en büyük iftira, en büyük yalan. Önce kendini savcının yerine koyuyordu, şimdi hakimin yerine koymuş. Bir tek kanıt yok, yalanları ispatlayacak bir tek kanıt yok. Ben arkadaşlarıma güveniyorum. Biz seçtiklerimize güveniyoruz. Silivri, evlatlarına güveniyor. Cesaretiniz varsa yargılamayı TRT'den yayınlayın. Erdoğan'ın iddia ettiği bir tane kanıt çıkmadığı gibi, yalancı şahitler, gizli tanıkların söylediği her şey boşa çıkmıştır. MASAK raporu, kağıt peçete gibi döküldü, bir tane kanıt çıkmadı. Çaresiz kaldılar, arkadaşlarımızı teker teker gecenin bir vakti, sabahın bir köründe nereye gittiklerini bilmeden alıp savcılara götürüyorlar. Savcılar, küçücük çocuğu olan kadınlar, 'İstediğim gibi ifade vermedin, 30 yıl yatarsın. Ama bu ifadenin altına bir imza atarsın, Silivri'ye dönmeden çocuğuna kavuşursun diye baskıyla, tehditle, şantajla iftira attırmaya çalışıyorlar. Bu baskıya teslim olmayanlara, namusunu, arkadaşlarını satmayanlara, iftiracı olmayanlara bin selam olsun.