MERT SAYAN – HABER MERKEZİ

Bazı kelimeler vardır ki sadece kâğıda yazılmaz; notalara siner, gönüllere işler, zamanla şarkıya dönüşür. İşte Halil Gökkaya’nın kaleminden dökülen dizeler de böyle bir yolculuğa çıktı.

Kumkapı’nın dar sokaklarında başlayan mütevazı bir hayat, Unkapanı’nın tozlu plak raflarında kaderine yön verdi. O, ne şöhretin peşinden koştu, ne de sahnelerin. Ama yazdığı her mısrayla bir devri anlatmayı başardı. Zeki Müren’in ses verdiği “Bitmez Bu Şarkılar”, İbrahim Tatlıses’in yorumladığı ve hâlâ dünyanın dört bir yanında yankı bulan eserler, Azer Bülbül’ün içli sesiyle hayat bulan “Hüküm Giymişim”...

Dfe7962A 89Cc 40Cd A635 C44Ae23C227D

“15-16 YAŞLARINDA BAŞLADIM”

Şair ve Güftekar Halil Gökkaya Kumkapı’da başlayan hikayesini Samimi Haber’e anlattı. Şiire olan tutkusunu vurgulayan Gökkaya; “Çocukluğumun ilk yıllarını Kumkapı’da geçirdim. İlkokulun birkaç senesini burada okudum, ardından ortaokul ve liseyi memleketim Ilgaz, Çankırı’da tamamladım. 15-16 yaşlarımda şiire başladım. Muhtelif ödüller alınca şiire olan ilgim daha da arttı ve 1985’te defter tutmaya başladım” dedi.

Gökkaya, şiirlerinin dergilerde yayımlanmasına rağmen yerel gazetelerde yeterince ilgi görmediğini ifade ederek; “1990-91 yıllarında Ahmet Kabaklı’nın Türk Edebiyatı dergisinde ve başka dergilerde şiirlerim yayımlandı. Ancak beklediğim ilgiyi göremedim. Öğrenciydim, para kazanmam gerekiyordu” şeklinde konuştu.

Gökkaya, bu dönemde arkadaşlarının önerisiyle şiirlerini bestelemeye karar verdiğini vurgulayarak şöyle anlattı: 

“Çay sohbet ekibimiz vardı. Kimisi bağlama çalıyor, kimisi vurmalı sazlarla şarkılar söylüyordu. ‘Klasik şiir yazıyorsun, niye bestelettirmiyorsun?’ Bu süreçte Alman Lisesi’nde emekli öğretmen Albay Bekir Sıtkı Erdoğan’la tanıştım. Onunla boş saatlerde klasik şiir ve nazım metotlarını öğrendim. Bekir Hoca, Cumhuriyet’in 50. Yıl Marşı ve Deniz Harp Okulu Marşı’nın yazarıydı. Aynı zamanda ‘Gurbetten Gelmişim Yorgunum Hancı’ şiirinin de şairiydi”.

“SELAMİ ŞAHİN’LE TANIŞMAM DÖNÜM NOKTASI OLDU”

1990-91 yıllarında Unkapanı’na giderek şiirlerini dağıtmaya başladığını anlatan Gökkaya, o dönemin müzik piyasasının hareketliliğine dikkat çekti. Eserlerini bestelenmesi için dağıttığını belirten Gökkaya, şöyle devam etti: 

“3-5 ay geçiyor, eserlerim çıkıyor ama ismim yazmıyor. Fikri mülkiyete gidiyorum, ‘Sen kimsin?’ deyip kovuyorlar. Kumkapı’dan tanıdığım Yusuf Kaya, Aytekin Günter, Bedri Eserli ve Mine Koşan gibi isimlerle konuştum. Ağabeyler, ‘Halil’cim, şiirlerini tasdik ettir, sağlam adamlara ver’ dediler. Öğrenci bütçesiyle bunu yapmak zordu. Bende 4-5 şiiri küçülttürüp tek sayfa yaptırdım, orijinaliyle birlikte tasdik ettirip dağıtmaya devam ettim”.

Bu yıllarda Ahmet Selçuk ve Ali Tekin Töre gibi isimlerle tanıştığını, ancak beklediği desteği tam alamadığını ifade eden Gökkaya, Selami Şahin’le tanışmasının dönüm noktası olduğunun altını şu cümlelerle çizdi: “Selami Şahin’le tanıştıktan sonra yolum açıldı. Şiirlerimle hayat yolculuğum devam ediyor”.

“GÜFTE SADE VE AKILDA KALICI OLMALI”

Gökkaya, güftecilik üzerine deneyimlerini paylaşarak, bu sanatın inceliklerine dikkat çekti. Gökkaya, güfteciliğin, şarkıların sözlerinin yazılması olduğunu ifade ederken, müziğe uygun olması gerektiğini de ekledi. Ancak, son 30 yılda güfte anlayışında değişiklikler yaşandığını vurgulayan Gökkaya; “Serbest şiirler de bestelenmeye başlandı, ancak geleneksel güfte ile normal şiir arasındaki en önemli fark, güftenin slogan kelimeler içermesi, akılda kalıcı, herkesin anladığı, halkın diline uygun ve sade olması” dedi.

Gökkaya, bir güftenin müziğe uygunluğunun önemine değinirken, asıl sırrın şiirin yapısında olduğunu şu cümlelerle belirtti: 

“Güfteniz sağlamsa, ayakları, nakaratları, tekrarları güzelse ve bir senaryosu varsa, besteleyici zaten onu alır ve besteler. 100 şarkım varsa, 90-95 tanesi benim şiirlerimin üzerine bestelenmiş eserlerdir”.

Gökkaya, güfte yazımında halkın diline sadık kalmaya özen gösterdiğini ve bu sade ama etkileyici üslubun eserlerini kalıcı kıldığını sözlerine ekledi. 

“HÂLÂ YAZIYORUM”

Gökkaya, şiir ve güfte yazmaya devam ettiğini belirtiyor. Müzik yolculuğunda yeni teknolojilere de adapte olduğunu vurgulayarak; “Tabii ki hâlâ yazıyorum. Yıllar önce Selami Şahin bana güfte yazımının inceliklerini öğretti. ‘Güfteyi şöyle yapacaksın, böyle yazacaksın’ dedi. O yıllarda Orman Fakültesi’nde okurken Bahçeköy’den Unkapanı’na gidip geliyordum” şeklinde konuştu.

Unkapanı’ndaki deneyimlerini bir şarkıya da taşıdığını ifade eden Gökkaya; “Hatta ‘Unkapanı’na’ diye bir şarkım var. Spotify ve YouTube’dan dinleyebilirsiniz” diyerek eserlerine dikkat çekti. 

Son 1 yılda yapay zekâ teknolojisinden faydalandığını altını çizen Gökkaya; “Yapay zekâyla bazı eserlerimi kendim bestelemeye başladım. Kendi adıma okutuyorum, düzenlemeler yaptırıyorum. Bu sayede piyasaya çıkaramadığım eserlerimi dinleyiciyle buluşturuyorum” dedi.

Saksitoksin, Frekans, Komplo...   Modern suikastların gizemli yüzü: Sırrı Süreyya Önder suikasta mı uğradı? Saksitoksin, Frekans, Komplo... Modern suikastların gizemli yüzü: Sırrı Süreyya Önder suikasta mı uğradı?

“BİR ŞARKI MALİYETİ YÜZ BİN LİRA”

Bir eserin ortaya çıkmasının sadece şiirle sınırlı olmadığını vurgulayan Gökkaya; “İyi bir beste, kaliteli bir stüdyo çalışması ve iyi bir sanatçının yorumu gerekiyor. Bunlar da maliyet demek. Bir şarkının maliyeti yaklaşık 100-150 bin lira” diyerek müzik sektöründeki zorluklara işaret etti.

1Ae31E47 4254 4F89 816E D0F4F70F1E5E

“ESERLERİM DÜNYA ÇAPINDA SES GETİRDİ”

Gökkaya, 1990’lı yıllarda yazdığı eserlerin Türk müzik tarihine damga vurduğunu ve dünya çapında yankı uyandırdığını vurguladı. Gökkaya; “1991 yılında Zeki Müren, ‘Bitmez Bu Şarkılar’ adlı eserimi okudu. O dönemde Ali İhsan Kısaç adıyla bilinen, sevdiğim ve Beyoğlu’nda oturan kemancı bir ağabeyim vardı. Onunla birlikte ‘Bu Hayat Seninle Çabuk Harcadın Beni’, ‘Bir Cennettir Bu Dünya’, ‘Seninle Aşkım Bir Roman Gibi’ gibi eserler yazdık” diye konuştu.

Selami Şahin’in bestelediği şarkılarının da geniş kitlelere ulaştığını belirten Gökkaya; “Selami Şahin’in besteleriyle önce Mine Koşan’da, ardından Metin Şentürk’te ‘Üsküdar’da Sabah Oldu’ gibi eserler çıktı” dedi. 

Ancak asıl büyük yankıyı “Hüküm Giymişim” adlı eseriyle yakaladığını söyleyerek sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Bu eser Türkiye çapında ses getirdi, dünya çapında ilgi uyandırdı. Ferhat Güzel, Azer Bülbül, Kibariye, Ayşe Altan, Vahdet Nuray gibi birçok sanatçı okudu. Yabancı sanatçılar, özellikle Yunanlılar da bu eseri çok seslendirdi”.

022A61Fe Eb32 41B5 90Fa 492426A0C69C

“O ESER DE 33 SENEDİR BANA PARA KAZANDIRIYOR”

Gökkaya, “Hüküm Giymişim”in 1991’den bu yana, tam 35 yıldır kendisine gelir sağladığını ifade etti. Ayrıca İbrahim Tatlıses’in seslendirdiği ‘Akşamdan Akşama’ adlı eserinin de dünya çapında başarı kazandığını vurgulayan Gökkaya; “O eser de 33 senedir bana para kazandırıyor. Bu şarkılar hem Türkiye’de hem dünyada hâlâ dinleniyor ve değer görüyor” diye konuştu.

Gökkaya, “Bitmez Bu Sınavlar” ve “Bitmez Bu Şarkılar” adlı eserlerinin hikâyesini paylaşarak, müzik yolculuğunda unutulmaz anılarını anlattı. Gökkaya, bu şarkıların ortaya çıkışını şu sözlerle aktardı: 

“O dönemde yurtta arkadaşlarla çay demliyorduk, ki bu yasaktı ama bize vız gelirdi. Bağlama, keman çalan arkadaşlar vardı. ‘Bitmez bu şakalar, bırakın, yarın sınav var’ dedim. Sınav sabahı aklıma geldi ve sınav kâğıdının sonuna şu dizeleri yazdım: ‘Derse baştan girmedikçe, bitmez bu sınavlar bitmez / Derse gönül vermedikçe, bitmez bu sınavlar bitmez / Günü güne katmadıkça, defterleri yutmadıkça, attıkların tutmadıkça, bitmez bu sınavlar bitmez’”.

“ESERİMİ ZEKİ MÜREN OKUDU”

Bu dizelerin okulda adeta bomba etkisi yarattığını vurgulayan Gökkaya; “Bütün okullarda notlara, teksirlere yazıldı, yurtlarda dolaştı. Ertesi gün arkadaşlarla bir araya gelip ‘Bitmez Bu Sınavlar’ı yazdım. Ondan sonra bu dizelerden etkilenip başka bir güfte olan ‘Bitmez Bu Şarkılar’ı yazdım. Bu dizelerin bestesini Ali İhsan Kısaç yaptı. Ali’ye, ‘Bu eseri kimseye verme’ dedim. O da 2 ay sonra sürpriz yapacağını söyledi” ifadelerini kullandı.

Sürprizin Zeki Müren’den geldiğini öğrenen Gökkaya, yaşadığı şaşkınlığı şu sözlerle dile getirdi: 

“2 ay sonra Ali’nin yanına gittiğimde, bana ‘Paşamız okudu’ dedi. ‘Askeri marş mı yaptın?’ dedim. ‘Türk müziğinin paşası Zeki Müren!’ dedi. Ancak eserin Zeki Müren’in “Sorma” albümünde yer aldığını öğrenince telif hakkı için Yavuz Müzik’e gittim. Ben Halil Gökkaya’yım, telif parası verir misiniz?’ dedim. ‘Sen kimsin, çoluk çocuk!’ deyip kovdular. İki kaset istedim, onu bile vermediler”.

Bu durum karşısında Ali İhsan Kısaç’ın kendisine yol gösterdiğini belirten Gökkaya; “Ali, ‘MESAM’a (Türkiye Musiki Eseri Sahipleri Meslek Birliği) git’ dedi. Nişantaşı’nda Prof. Dr. Orhan Ersek Sokak’taki MESAM’a gittim. Oradakiler, ‘Halil Gökkaya sen misin? Sekiz aydır seni arıyoruz!’ dediler. ‘Telefonum, adresim yok, yurtta kalıyorum’ dedim. Meğerse MESAM yetkilileri de beni fark etmiş ve bana ödeme yapmaya hazırlanıyorlarmış. Bana, ‘Kasadaki para yetmez, git, şu gün gel’ dediler. Gittim, iki deste para verdiler. Ceplerimi doldurdum!” şeklinde konuştu. 

Gökkaya, “Bitmez Bu Şarkılar”ın Zeki Müren’in sesiyle efsaneleştiğini ve eserlerinin hâlâ dinleyicilerle buluştuğunu altını çizerek; “O şarkılar, o günlerden bugüne bir miras oldu” diye konuştu.

“İBRAHİM TATLISES’İN OKUDUĞU ŞARKIM 33 YILDIR KAZANDIRIYOR”

Gökkaya, İbrahim Tatlıses’in seslendirdiği ve Selami Şahin’in bestelediği ‘Akşamdan Akşama’ adlı eserinin hikâyesini paylaşarak, müzik sektöründeki zorlukları ve emeğinin karşılığını alma mücadelesini anlattı. Gökkaya, seslendirilen bu eserin telif hakkını almadığını belirterek Raks Müzik’e gittiği bir anıyı şu sözlerle aktardı: 

“Raks Müzik’e gittim, beni içeri aldılar, yedirdiler, içirdiler ama para vermediler. İmzayı aldılar, kandırdılar beni. Selami Şahin’e 5 bin, 10 bin dolar veriyorlar, ama bana bir kuruş ödemediler. Öğrenciye, Anadolu’dan gelmiş, yurtta kalan birine bu yapılır mı? Ali abiler, ‘Senin şarkını İbrahim Tatlıses okuyor, çok güzel bir eser’ dediler ve MESAM’a başvurmamı önerdiler. Bende gittim. MESAM’dan bir çek aldım, yaklaşık 5 bin dolar. Kendime bir motosiklet aldım”.

Ed2035Ab 2819 42C5 Aa30 984Bc540166B

“DÜNYANIN DÖRT BİR YANINDAN KAZANDIRIYOR”

Eserinin 33 yıldır kendisine gelir sağladığını altını çizen Gökkaya; “Hâlâ albüm basılıyor, tıklanıyor. Elhamdülillah, oradan ek bir param çıkıyor. Dünyanın dört bir yanından kazandırıyor. Eserlerimden ayda ortalama 5-10 bin lira kazanıyorum. Çok büyük bir para değil, ama bir insanın emeğinin karşılığını görmesi paha biçilemez” dedi.

Bazı eserlerinin başka sanatçılar tarafından okunduğunda daha yüksek gelir getirdiğini belirten Gökkaya; “20 bin, 30 bin, hatta 50 bin lira getiren eserler oluyor. O parayla kendime kıyafet, çanta, ayakkabı alıyorum. Eserlerimi üzerimde taşımayı seviyorum” diye konuştu.

“‘BURADA NE İŞİM VAR’ ESERİYLE YENİ BİR DALGA YARATTIM”

Gökkaya, yakın zamanda yazdığı ve dinleyicilerden büyük ilgi gören “Burada Ne İşim Var” adlı eserinin ortaya çıkış sürecini ve başarısını anlattı. Gökkaya, eserin yaratım sürecini şu sözlerle aktardı: 

“Kahvemi aldım, güzel bir yabancı solo müzik açtım. Yerli müzikle yazmıyorum, çünkü sözler karışıyor. Terasıma çıktım, teybimi açtım ve oturdum. Şu dizeler geldi: ‘Batık bir gemiden çıktım, yaralıyım, ateşim var / Günlerce dört yana baktım, benim burada ne işim var? / Kimse yok, ne haldeyim? / Kimsesiz bir sahildeyim, limansız bir sahildeyim, benim burada ne işim var?’” Ardından, “Bu seyahat nasıl olmuş? Saçlarıma kumlar dolmuş / Gün ışığına biraz olmuş, benim burada ne işim var?”.

Mustafa Yılmaz’ın eseri bestelediğini ve okuması için kendisini çağırdığını anlatan Gökkaya; “Bir eser ortaya çıktı. Sonra 3 eseri daha verdim, ardından bir 3 eser daha. ‘Burada Ne İşim Var’, 1 Mayıs 2024’te yayımlandı ve 3 ayda yaklaşık 500 bin tıklandı. Bir de klip çektiler” diyerek eserin yakaladığı başarıyı altını çizdi. 

Gökkaya, Mustafa Yılmaz ile birlikte toplam 5 eserin bu süreçte hayata geçtiğini belirterek; “Bu eser, son dönemde yazdığım en etkili işlerden biri oldu. Ortak bir emekle 5 eserimiz dinleyiciyle buluştu” dedi.

0D67Dd94 Bea2 4D1F B95F 7E1Ab2Deb76C

“ŞİİR ALBÜMLERİ YAPTIM”

Son on yılda üç şiir albümü çıkardığını belirten Gökkaya, bu albümlerdeki şiirlerini farklı kişilere seslendirdiğini ifade etti. En son albümünde MESAM ile olan bağını da vurgulayan Gökkaya; “MESAM’ın yönetiminde, üst kurulundayım. Orada başkanımız Recep Ergül’den Ahmet Şahit Gülkan’a kadar en güzel isimlere şiirlerimi okutturdum. Bu albüm çok iyi karşılandı” ifadelerini kullandı.

“EMEKLERİM İZ BIRAKTI”

Şair ve Güftekâr Halil Gökkaya, sanat yolculuğunda çeşitlilik ve üretkenlikle dolu bir kariyer sunduğunu, orman fakültesi mezuniyetinden sonra yazdığı eserlerle de dikkat çekerek; “Bundan 15 yıl önce ağaçlarla ilgili şiirler yazdım ve ‘Kıraç Çiçeği’ adlı bir kitap çıkardım. Türkiye çapında ses getirdi. ‘Ağaçların Şiirleri’nde birçok ağacın ağzından şiirler kaleme aldım” şeklinde konuştu.

“BİR SOKAĞA İSMİM VERİLDİ”

Son dört yıldır Somuncu Baba Dergisi’nde Osmanlı sultanlarının hayatlarını şiir formunda yazdığını belirten Gökkaya; “Ertuğrul Gazi’den Vahdettin’e, tüm sultanların hayatlarını her ay bir şiirle anlattım. Türkiye’de ilk kez böyle bir çalışma yapıldı” diye altını çizdi. 

Bu projeyi Kültür Bakanlığı’na sunacaklarını ifade eden Gökkaya; “Geçen yıl Ağustos ayında bir caddeye, bir sokağa ‘Halil Gökkaya Sokak’ ismi verildi. Bu, büyük bir vefa örneği oldu” dedi.

Gökkaya, tüm bu çalışmalarında emeğin önemine vurgu yaparak; “Çalışırsanız, emek sarf ederseniz, mutlaka o emekler Allah’ın izniyle bir iz bırakıyor” sözleriyle hayat felsefesini dile getirdi.