Gazze’de olup bitenler dünya tarihinin şahit olduğu en büyük insanlık facialarından birisi.

Yüzbinlerce insan evlerinden yurtlarından oldu, binlerce insan çoluk çocuk, sivil, yaşlı, kadın, bebek, gazeteci demeden zalimce katledildi.

İslam dünyasının böyle bir zulüm karşısında komple ayağa kalkması gerekiyordu.

Ne yazık ki beklenen olmadı.

İslam ülkelerinin pek çoğunum başında batılı emperyalistlerin sırtlarını sıvazladıkları satılmış diktatörler var.

Belki Bölgenin en gariban ülkelerinden birisi olan Yemen cesurca İsrail’e kafa tuttu ve en azından elinde bulunan askeri imkânları ve mühimmatı İsrail’e karşı kullandı.

İran bir süre bunu denedi, direnci kırıldı pes etmek zorunda kaldı. Çünkü İsrail istihbaratı İran’a öylesine sinsi bir şekilde sızmış ki yapılan suikastlar neticesinde pek çok devlet adamı ve askeri yetkili öldürüldü!

Mısır’ın durumu başlı başına bir vakıa!

Demokratik seçimlerle iş başına gelen ve daha sonra askeri müdahale ile iktidardan indirilen Mursi’nin başına gelenler bir tesadüf değildi. Vakitlice Mursi’yi öldürdüler ki İsrail Gazze’de harekete geçtiğinde Mısır yönetimi Filistin’e destek olmasın!

Darbe yoluyla iş başına getirilen Sisi İsrail’e hizmet eden bir askeri diktatör haline geldi!

BAE İsrail’e silah sevkiyatı yapacak kadar büyük bir ihanet içinde. Hem Arap dünyası nezdinde hem İslam dünyasının tamamında BAE’nin zerre kadar itibarı kalmadı…

Suudi Amerika ise olan biten karşısında sessiz sedasız olan biteni seyrediyor…

Bir ara Kâbe imamlarından birisi Gazze’deki zulmü gündeme getirecek oldu, zalim kral yüzünden onun da sesi kesildi.

Türkiye’nin İsrail karşısındaki durumu ve tutumu ise soru işaretleriyle dolu!

İsrail öfkesinin en yüksek sesle gündeme taşındığı ülke Türkiye ancak somut plana bakıldığında Müslümanların içini ferahlatacak, belki Gazze’nin derdine deva olacak adımların atılmadığı da ortada…

Burada Gazze’de aşevi kuran, sağlık hizmeti veren STK’ları ve gönüllü olarak oradaki mücadeleye yerinde katılanları hariç tutuyorum.

Mesela bir kaç gün evvel bir haber geçti çeşitli mecralarda.

Türkiye’den Sumud Hareketi için gemi kaldırılmasına engel olunduğuna dair!

Bu haber ne kadar doğru bilemiyorum.

İSPANYA KADAR OLAMIYOR MUYUZ?

Eğer doğru ise bir İspanya kadar olamadığımız ortada!

Diğer yandan İsrail’le ticaretin tamamıyla durdurulması kararı geç alınmış bir karar olarak karşımızda duruyor.

Geçen yıl muhafazakâr bir siyasetçinin “ticaret kesintiye uğramasın, ticaret başka, bu mesele başka mesele” diyecek kadar akıllara ziyan bir açıklama yapması İsrail karşısında takındığımız tutumu özetler mahiyette…

Şimdi haksızlık yapmak istemiyorum ancak İsrail ile Türkiye arasında kaç askeri, siyasi, ticari anlaşma askıya alındı?

Eğer adım atıldıysa ve haberimiz olmadıysa ben buradan peşinen özür dilemeye razıyım.

İşin çok çok daha vahim kısmı şu:

İsrail’de kurulu Yahudi Ajansı’nın verdiği bilgilere göre Türkiye’de 14.200 Yahudi var.

Bunların içinden yüzlerce Siyonist Yahudi, Gazze’deki katliama katılmak üzere Gazze’ye gitti!

Bunlar çifte vatandaş…

Utanmaz ve arlanmaz bir şekilde bunlar sosyal medyaya resimler attılar!

Gazze’de Müslümanlara karşı uygulanan soykırıma bizzat iştirak etmekle övünürcesine…

X platformunda yüzlerce paylaşım yapıldı!

Bir yığın aktivist buna yüksek sesle itiraz ederek bu soykırım destekçilerinin Türkiye’ye döndüklerinde yargılanmalarını ya da vatandaşlıktan atılmalarını dile getirdi…

İzmir’den, İstanbul’dan, Antalya’dan bazı Siyonist Yahudiler bu katliama iştirak ettiler.

Bu namussuz insanlık düşmanı, bebek katilleri hakkında ne zaman işlem yapılacak?

Ne zaman yargılanıp ceza alacaklar?

Ne zaman vatandaşlıktan atılacaklar?

Daha neyi bekliyor resmi yetkililer!

Olan biten karşısında Türkiye’deki Yahudi cemaatinin sessizliği ise ayrı bir utanç vesilesi!

X platformunda Türk Yahudi cemaatinin bir hesabı var. Bu hesaba geçenlerde şunu sordum: “İsrail’de öldürülen masum çocuklar hakkında fikriniz nedir?”

Hesabı her kim yönetiyorsa anında engelledi bendenizi…

Ama resmi törenlerde bunların baş hahamları utanmazca sırıtarak boy gösterebiliyor!

KEMALİST MASKEYLE GAZZE DÜŞMANLIĞI YAPANLAR

Bir de Kemalist maske ile İsrail destekçiliği yapan Türk Yahudileri var.

Sosyal medyada utanmadan İsrail’in ne kadar gelişmiş bir ülke olduğundan, İsrail’in bilimde, fende ne kadar ileri olduğundan, Gazze’deki olayları Hamas’ın başlattığından bahsediyorlar!

Gazze’de bombalanan hastaneler, öldürülen çocuklar umurlarında değil!

% 99’unun Müslüman nüfusa sahip olduğunu söylediğimiz bir ülkede yaşanıyor bu rezalet!

Ve bu hesaplar hakkında soykırım destekçiliğine iştirak etmekten dolayı (bilebildiğim kadarıyla) hiçbir işlem yapılmıyor!

Sosyal medya hesaplarında Gazze’deki soykırımı destekleyenlerin tamamına yakını Atatürkçü, Kemalist simgeler, maskeler kullanıyor!

İnsanın aklına ister istemez şu soru geliyor: Kemalizm’le Siyonizm arasında nasıl bir ilişki var ki bu soykırım destekçileri Kemalist maskelerle ortalıkta racon kesebiliyor!

Ama doğru unuttuğumuz bir şey var…

Türkiye’de kendisini milliyetçi olarak pazarlayan bir parti genel başkanının İsrail ile sıkı fıkı ilişkileri var!

Bu utanmaz adam “Filistin meselesi Türklerim meselesi değildir” diyecek kadar ileri gidebiliyor!

Irkçı kafatasçı bazı naylon milliyetçiler de buna alkış tutuyorlar!

Allah’tan Sayın devlet Bahçeli gibi devlet adamları ve BBP çevresi bu zihnini İsrail’e kiralamış naylon milliyetçiler gibi düşünmüyor!

Devlet Bey’in son dönemde yaptığı açıklamalar, en azından ülkücülerin anavatanı olan bir partinin İsrail’in Türkiye ve bölge için ne türden bir tehlike haline geldiğini anladığının itirafıdır.

Osmanlı o bölgeden en son Gazze cephesinde savaşarak ayrıldı…

Gazze Osmanlı’nın son direniş kalesi idi…

Bugün, “Araplar bizi sırtımızdan vurdu!” yalanıyla uyutulmuş, beyni İngiliz yalanlarıyla uyuşturulmuş bazı ahmakları dışarıda tutacak olursak Türkiye’nin Gazze meselesi karşısında takınacağı tavrın ne denli önem arz ettiği ortada!

Evet Şerif Hüseyin meselesi maalesef kötü bir tecrübe…!

Bazı lokal ihanetler de söz konusu…

Ben bunları kabul ediyorum.

ÇANAKKALE ŞEHİTLİĞİNE BİR GEZİN BAKALIM!

Ancak bu lokal ihanetleri genelleştirerek emperyalistlerin yaydığı zehirli fikirlere alet olan ahmaklar Çanakkale şehitliğini bir geziversinler bakalım…

Mezar taşında Gazze yazan şehitleri orada gördüklerinde hiç mi utanmayacaklar?!

Arap düşmanlığı maskesi altında İslam düşmanlığı yapan kimi seküler, Kemalist tayfanın hiç mi yüzü kızarmaz?

Arapları eleştirebilirsiniz…

Gazze meselesi karşısındaki sessizliklerini yerden yere vurabilirsiniz bu bambaşka bir konudur.

Bu konunun muhatabı ise Kemalistler değil, insanlık ve Müslümanlık adına söz söyleme hakkını kullananlarındır!

İkide bir Kemalizm’e vurgu yapmam birilerini rahatsız edebilir.

Bizler bu vatanın evlatları olarak Atatürk düşmanı değiliz.

Atatürk’e sövüp saymayız…

Tarihi bir karakteri tanrı edinmeyiz, doğrusuna doğru yanlışına yanlış deriz…

Buna mukabil Kemalizm’i kendisine din olarak benimseyip Anıtkabir’i tapınak haline getirenlerin, Atatürk’ü putlaştırarak yarı ilah pozisyonuna sokanların yanında da değiliz!

Atatürk herkes gibi bir fani idi…

Hatasıyla sevabıyla bu dünyadan göçüp gitti!

Atatürk’e sövüp saymanın, hakaret etmenin bir Müslümana yakışmayacağı ortada…

Ancak aklı başında bir tarih meraklısı, olaylara objektif gözle bakan, dünya tarihine adını yazdırmış liderleri objektif bir gözlükle değerlendiren herkes, “milli şef”, “ulu önder”, “ebedi önder” gibi kavramların ancak totaliter rejimlerde hayat bulduğunu çok rahat görecektir!

Yaklaşık kırk yıl süren Tek parti rejimi siyaset biliminin ölçüleriyle değerlendirildiğinde tam bir totaliter rejimdir!

Totaliter rejimlerde bir resmi ideoloji vardır bu resmi ideoloji hayatın bütün alanlarına nüfuz eder!

Türkiye’de bu olmadı mı?

Bunu Kemalist tarihçiler dolaylı da olsa kendileri de ifade ediyorlar!

TÜRKİYE’DEKİ KEMALİST-SİYONİST TAYFA

Şimdi Türkiye’de bu dönemi kutsayan Siyonist-Kemalist kafanın hangi akla hizmetle bunu yaptığını açıklayabilecek bir babayiğit var mı?

Resmi tarih tezinin yalanlarıyla romantik milliyetçilik akımlarının büyüsüne kapılan kalabalıkların içine düştükleri bataklığı kurutacak deva ne zaman üretilecek?

Hadi kritik bir soru daha soralım: Türkiye’deki Siyonist Yahudiler kendilerini Kemalizm’e neden bu kadar borçlu hissediyorlar?

İsrail’in vahşi tutumunu onaylayacak kadar ileri giden ve kendisini Türk olarak tanımlayan Siyonist Yahudiler ancak ırkçı-kafatasçı bir milliyetçilik şemsiyesi altında kendilerini var edebilirler!

Oysa ki Türklük İslam’la mündemiç bir kavramdır. İsmet Özel’in deyimiyle “kâfirle cengi göze alan adama Türk denir!

Türklük maskesi altında İslam düşmanlığı yapan dönmelerin, sebatayistlerin ya da Yahudilerin (özellikle siyonist olanların) Atatürk’ü istismar etmeleri ve kendilerine ata olarak tayin etmeleri acaba sadece içinde yaşadıkları toplum içinde azınlık statüsünde olma psikolojisi ile mi açıklanabilir?

Buradaki düğümü çözmeden Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkinin anlaşılması çok güç.

Bu düğümü çözmeden Gazze meselesi karşısında neden tumturaklı bir siyaset izleyemediğimizin şifrelerini elde etmemiz çok zor.

İsrail denen terör devleti kurulduğunda o lanet yuvası terör örgütünü tanıyan ilk devlet olmamız neyle açıklanabilir*

İrgun ve Haganah çetelerinin kadrolarıyla kurulan terör devleti unutmayınız ki tek parti döneminde tanındı!

Menderes olsa tanınmayacak mıydı?

Bilemiyoruz…

Yakın tarihin karanlık sayfaları yeterince aydınlanmadan bu soruların cevabını bulmak çok zor!

Türkiye ile İsrail arasında 1948 yılından bu yana yapılmış bütün gizli/açık anlaşmaların masaya yatırılması ve incelenmesi gerekiyor.

Öte yandan Gazze’deki soykırımın esas patronu olan İngiliz-ABD emperyalizminin en az İsrail kadar tehlikeli olduğunun idrakine varmadan, ABD ile ilk esaslı ilişkilerin Tek Parti döneminde kurulduğunun bilincine varmadan bugünü anlamak çok zor.

Kemalizm’in ilk esaslı doktriner çalışmasını yapan Munis Tekinalp’in gerçek isminin Selanik Yahudisi Moiz Kohen olduğunu Türkiye’de kaç kişi biliyor!?

Peki Türk Dil Kurumu gibi hassas bir kurumun başına atanan ilk kişinin Agop Dilaçar isimli bir Ermeni olması neyle açıklanabilir?

O günün Türkiye’sinde bu görevi üstlenecek bir ilim sahibi Türk evladı yok muydu?

Bu soruları samimi olarak sorup cevabını arayanlar, gerçek Türk’ün, milli mücadelede canını dişine takan Müslüman Anadolu köylüsü olduğunun farkına vardığında düğüm bir miktar çözülmüş olacak…

Bu yazıyı okuduktan sonra bir dizi esaslı okuma yapmadan, at gözlüğü ile meselelere bakan, resmi tarih tezleriyle uyutulmuş bazı romantik naylon milliyetçilerin canının sıkılacağını çok iyi biliyorum.

Ancak güneş balçıkla sıvanmaz…

Hakikat su gibidir, hak edene görmek isteyene doğru akar akar ve eninde sonunda meraklısının susuzluğunu giderir…

İdeolojik körlükler içinde hayatını telef etmekte ısrar edenler, hangi kesimden olursa olsun bırakalım uyumaya devam ediversinler….

Ancak devletimizin yetkili organlarına, İsrail’deki soykırıma katılan çifte vatandaş Siyonistler hakkında gerekli işlemin neden yapılmadığını sormak temel hakkımızdır.

Burada anti-semitik bir tavır içinde değiliz. Biliyoruz ki özellikle Ortodoks Yahudiler içinde de bugün İsrail’in gerçekleştirdiği soykırımı desteklemeyen insanlar vardır.

Ancak Siyonist olanların hem bu ülkedeki varlıkları-tavırları-söylemleri hem de Gazze’de bulaştıkları pislikler mide bulandırmaya devam ediyor…