Ankara Büyükşehir Belediyesi çalışanları ve bazı şirket sahiplerine yönelik düzenlenen KONSER VURGUNU operasyonu, Ankara’daki soygun düzeninden oluşan buz dağının sadece minnacık bir bölümüydü.
Operasyona konu kamu zararı sadece 154 milyon TL. Bu kamu zararının doğduğu iş ve işlemler ise totalde 1 milyara yakın konser organizasyonundan ibaret.
Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin geride kalan 6 yıllık Mansur Yavaş dönemindeki bütçesini bu bütçenin harcandığı ihale kalemlerini ve buradan çıkabilecek kamu zararını siz hesap edin.
Düzenlenen ihalelerin yüzde 80’den fazlasını Mansur Yavaş’ın tabiri ile “adrese teslim” yöntem olan pazarlık usulüyle gerçekleştiren anlayış var karşımızda.
Bu zihniyetin daha ilk 2,5 yılındaki usulsüz iş ve işlemleriyle ilgili “SANSAR” isimli 500 sayfaya yakın bir kitap yazmıştım. Bu kitaptaki usulsüzlük iddiası içeren ihale ve işlemlerin tamamı ABB Meclisi Denetim Komisyonu ve Sayıştay raporlarındaki bulgulardan ibaretti.
O kitaptan sonra beni çağırıp iddiaların tafsilatını sorması gereken Ankara yargısı kulağının üstüne yattı. Bırakın re’sen soruşturmayı, bizzat savcılığa belgeleriyle suç duyurularında bulundum. Aynı şekilde AK Parti ABB Grubu adına suç duyurularında bulunuldu. Bu dosyalara dair ya savcılıklardan işleme koymama kararı çıktı, ya İçişleri Bakanlığı soruşturma izni vermedi, ya da Savcılıklar tarafından takipsizlik kararları verildi.
Zaten Mansur Yavaş’ın bizzat kendi açıklamaları da var; hakkımda 109 şikâyet yapmışlar bunlardan 101’inden takipsizlik verildi 8’i müfettiş incelemesinde” minvalinden.
Ya adliyede korundu ya İçişleri Bakanlığı’nda ya Danıştay’da…
Ama sürekli korundu kollandı. Öyle ki; hakkında yapılmış bir şikâyet kapsamında 2009-2019 arası HTS kayıtları istenmesine, bu kayıtlardan sonra ana dosyadan iki ayrı suç tasnifi yapılıp soruşturma numarası verilmesine rağmen bu soruşturmalar da KAPATILDI.
Söz konusu ana dosya “Ankara adliyesinde ve yargıda Ankaralılar Grubu diye bir yapı olduğu ve bu grup üzerinden kendisine yargı üzerinden kumpas kurulduğu” minvalinde yapılan bir şikayet kapsamında açılmasına ve bu bağlamda istenen HTS kayıtlarında, Mansur Yavaş’ın şikayetçi ile birlikte taraf olduğu dava adli süreçte soruşturma savcısı, davanın Mahkeme Başkanı ve dosyanın bilirkişisi ile hayatın olağan akışıyla açıklanması zor telefon irtibatları çıkmasına karşın ilgili soruşturma savcısı bu dosyadan TAKİPSİZLİK kararı verdi. Aynı şekilde söz konusu HTS raporlarında, Mansur Yavaş’ın bazı FETÖ imamlarıyla irtibatına rastlanıp bu yönde soruşturma defterine soruşturma kaydı yapılmasına rağmen yine ifadesi bile alınmadan dosyada TAKİPSİZLİK kararı verildi.
Bütün bu detayları belgeleriyle daha sonra gündeme getireceğim ama Ankara’da yargının işleyişi açısından sadece somut bir örnek olsun diye ana hatlarıyla aktardım.
En nihayetinde yargı mekanizması içerisinde bu denli korunup-kollanan bir anlayış, 6,5 yıla yakın zamandır Ankara’nın kaynaklarını çoğunluğu pazarlık usulü yöntemle yandaşlara peşkeş çekerken zerre tedirginlik hissetmedi bile.
Çünkü Ankara’da yargı ve güvenlik bürokrasisi, “Beyefendi dokunulmasını istemiyor” gibi absürt bir algıya esir düşürüldü 6,5 seneye yakın zamandır.
Düşünün ki sanık olduğu dava duruşmasına geldiğinde protokol kapısından adliyeye giriş yapıp dönemin Başsavcısı tarafından misafir edilen bir profil ve yargı mekanizması vardı karşımızda.
Şimdi hem yargı hem adliye koridorları hareketli.
Gördüğüm ve hissettiğim kadarıyla soygun çarkının bütün dişlilerine dokunulacak hummalı bir çalışma var. Şu an üzerinde çalışıldığını işittiğimiz dosyaların yanında konser vurgunu operasyonu cidden esamesi okunmayacak bir dosya.
Bilhassa CHP seçmenini dinamik tutmak onların kendisinden önceki döneme dair nefretini konsolide etmek için öne sürdüğü ne kadar iddia varsa hem de kendi iddiasının misli misli yapılmış.
Hemen tamamı CHP’nin ilçe örgütlerinden olan isimler üzerinden yüz milyonlarca sahte fatura ile ABB ve iştirak şirketlerinin içi boşaltılmış adeta.
Peyzaj vurgununun milyarlara ulaştığı belirtiliyor.
İhale edilmiş inşaatların ana ya da tali yükleniciler tarafından milyarlarca lira ödenmesine karşın ya yarım ya eksik bırakıldığı bu yarım ve eksik işlerin tamamlanması için belediye şirketine ait gayrimenkullerin son metrekaresine kadar peşkeş çekildiği bizzat canlı yayınlanan ihalelere yansıyor.
İş o kadar çığırından çıkmış ki; “itirafçılar kuyruğa dizilmiş işlem yapacak zavcı aranıyor” diye değerlendirmeler yapılıyor ABB’nin dürüst ve namuslu bürokratları arasında.
Bugüne kadar “Beyefendi dokunulmasını istemiyor” algısıyla tıkanan sürecin konser vurgununa dair operasyon ve hemen akabinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın AK Parti İl Başkanları Toplantısı’ndaki vurgularından sonra açıldığı değerlendirmeleri de yüksek sesle dillendiriliyor artık.
Gördüğü, hissettiğim ve kulislerde konuşulanlara bakılırsa Ankara’daki soygun düzenini kollayan direnç bir nebze kırılmış.
Bu sebeple yeni hafta Ankara’da epey hareketli geçecek gibi.