Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik sabah saatlerinde düzenlenen operasyon, ABB Kültür ve Sosyal İşler Başkanlığı tarafından düzenlenen çok sayıda Konser etkinliğinde kamunun on milyonlarca lira zarara uğratıldığı iddiasına dayanıyor.

Aslında soruşturmanın gizliliği hasebiyle paylaşamadığımız ancak “kamu zararı” dışında “ihaleye fesat, edimin ifasına fesat” gibi başkaca suçlar kapsamında da değerlendirilebilecek başlıklar var.

Anlaşılması açısından yapılan operasyona konu Belediye faaliyetlerinde (konser) kanuni dayanak yapılan ancak kamu kaynaklarının yandaşlara en kolay peşkeş çekme yöntemi olan ihale mevzuatına dair birtakım hatırlatmalar yapmakta yarar var. Bu arada söz konusu ihale yönteminin Mansur Yavaş’ın 2019’da seçilmesinden bu yana toplam ihale sayılarının neredeyse yüzde 90’ına yakınında (Mesela 2022 tespiti yüzde 88 civarı) başvurulan bir yöntem olduğunu da not düşelim.

4734 Sayılı Kamu İhale Kanunun 22. Maddesinin “b” bendi ile yani 22/b yöntemiyle, “sadece gerçek veya tüzel tek kişinin ihtiyaç ile ilgili özel bir hakka sahip olması” durumunda ihtiyaçların ilân yapılmaksızın ve teminat alınmaksızın doğrudan temini usulüne başvurulabileceği hükme bağlanmış.

Kamuoyuna yansıyan bilgilere göre; Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından gerçekleştirilen konserlere ilişkin hizmet alımları da bu kapsamda doğrudan temin yoluyla gerçekleştirilmiş.
Kamu İhale Kanunu’na (KİK’e) göre; idarenin bu madde kapsamında bir sanatçıdan konser hizmet alımı gerçekleştirmesi belirli şartlarla mümkün. Bu madde kapsamında doğrudan temin yoluyla hizmet alımı ancak ve ancak sanatçının kendisi ya da sanatçıyı menajerlik yoluyla, Türkiye de temsile tek yetkili olduğunu belgeleyebilen firmalar ile sözleşme düzenlemek suretiyle gerçekleştirilebilir.

KİK’e göre; sanatçıyı temsile yetkili birden çok menajerlik firması olması durumunda dahi idarenin bu firmalardan herhangi birinden bu madde kapsamında konser hizmet alımı gerçekleştirmesi mümkün değil. Zira birden çok firmanın menajerlik yolu ile sanatçıyı temsile yetkili olması, bu firmaların rekabet ile satın alma sürecine teklif vermesini zorunlu kılıyor. Kaldı ki idare, bu durumda kanunun temel ihale usulü olan 19. Madde kapsamında açık ihale gerçekleştirmek zorunda.

Yapılan genel araştırma sonucunda, örnek olarak sanatçı Ebru Gündeş’i ülke çapında menajerlik yoluyla temsile yetkili tek kişinin Sedef Arım olduğu bilgisi var. Dolayısıyla idarenin/ABB’nin, KİK’in 22. Maddesinin “b” bendi kapsamında “sadece gerçek veya tüzel tek kişinin ihtiyaç ile ilgili özel bir hakka sahip olması” gerekçesiyle konser hizmet alımını yapabileceği firmalar sanatçı Ebru Gündeş’in bizzat kendisi ya da onu temsile yetkili tek menajerlik firması olan Sedef Arımdır.

Bu duruma rağmen, konser hizmet alımının 22/b usulü ile Ebru Gündeş’i temsile tek yetkili olduğunu belgeleyemeyecek durumda olan bir firmadan, 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu hükümlerine aykırı şekilde kanunun temel ilkelerini çiğner nitelikte rekabet imkânı tanınmaksızın, saydamlıktan uzak ve Mansur Yavaş’ın hep övündüğü ve ödül aldığını söylediği şeffaflık ilkesine aykırı şekilde gerçekleştirildiği anlaşılıyor. Bu yolla kanunun 17. Maddesine aykırı hareket edildiği anlaşılmakla birlikte, ilgili kanunun 60. Maddesi kapsamında da görevlilerin cezai sorumluluğu doğmuş oluyor.

Diğer taraftan bakıldığında ise ihaleye fesat suçu kapsamıyla birlikte daha da geniş bir alana yayılmış ve 22/b usulü ile yapılan usulsüz alım kapsamında teknik hizmet alımı da satın alma kapsamına dahil edilmiş. Bu yolla idare yani Ankara Büyükşehir Belediyesi, konserin gerçekleştirileceği alanda ses ve görüntü sistemleri ile sahne düzenlemesine dair hizmetleri de ihalesiz doğrudan temin yoluyla satın almış. Normal şartlarda birçok firma tarafından yerine getirilebilecek bir hizmet olan bu hizmetler de sadece gerçek veya tüzel tek kişinin ihtiyaç ile ilgili özel bir hakka sahip olması iddiasıyla ihalesiz satın alınmış. Satın almanın gerçekleştirildiği firma Sanatçı’nın bizzat kendisi ya da tek yetkili menajerlik firması olsa dahi teknik donanım hizmet alımının bu kapsamda satın alma içerisinde temin edilmesi mümkün değil kanunda da açık suç olarak tanımlanmış.

Bu arada bahsi geçen teknik sistemlerin ülke çapında yalnızca bu firmada bulunduğunun, başka hiçbir firmanın bu teknik teçhizata ya da benzer özelliklere sahip muadillerine sahip olmadığının ihale dosya içeriğinde belgelenmediğini zaten böyle bir şeyin de eşyanın tabiatına da aykırı olduğunu hatırlatalım. Bu yönüyle bakıldığında Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanı Mansur Yavaş’ın 11 Kasım 2024 tarihinde yaptığı ve suçun itirafı sayılabilecek birçok detayı içeren basın açıklaması Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Memur Suçları Soruşturma bürosunda görevli savcılar tarafından incelemeye muhtaçtır.
Konser vurgunları ile ilgili her ne kadar Mansur Yavaş sorumluluk dışına çekilmek istense de Büyükşehir Belediye Başkanlarının, 5216 sayılı kanun ile büyükşehir belediye idaresinin başı ve tüzel kişiliğinin temsilcisi olarak tanımlandığını unutmayalım.

Aynı kanunun 18. Maddesi ile de Büyükşehir Belediye Başkanının görev çerçevesi çizilmiş.
Buna göre; Büyükşehir Belediye Başkanı, belediye bünyesinde gerçekleştirilen her türlü işlemi sevk ve idare yetkisine sahiptir, ayrıca denetim ve hesap verme yükümlülüğü bulunmaktadır.
Ancak kanunun çizdiği bu çerçevenin dışında gelişen bir nevi ikrarın yer aldığı durumu gözden kaçırmayalım.

Mansur Yavaş, 11 Kasım 2024 tarihinde yapmış olduğu basın açıklamasında, “bilinen konser hizmet alımı ile ilgili olarak Teftiş Kurulu Başkanlığını görevlendirdiğini, Teftiş Kurulu Başkanlığının Yapı İşleri aracılığıyla piyasa fiyat araştırması yaptığını, satın alma ile belirlenen bedellerinin yerindeliğinin tespiti amacıyla 6 firmadan teklif istendiğini, yalnızca bir tanesinden bedel tespit teklifi geldiğini, Ankara da bu işi yapabilecek firma sayısının yalnızca 2 olduğunu” açıklamıştı. Mansur Yavaş’ın bu beyanları bizzat canlı yayında kayıtlara geçmişti.

Teftiş Kurulu tarafından hazırlanan raporun kendisine sunulması sonrası bu canlı yayını gerçekleştirdiğini söyleyen Mansur Yavaş suçu gizleme gayretine düşerken savcıların dikkatini çekmesi gereken usulsüzlüğü de bizzat kendisi kabul etmişti. Mansur Yavaş’ın o basın açıklamasından sonra normalde olması gereken Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın re’sen soruşturma açıp Mansur Yavaş’a, canlı yayında belirttiği üzere “eğer Ankara da bu işi yapabilecek 2 firma var ise alım usulü neden sadece gerçek veya tüzel tek kişinin ihtiyaç ile ilgili özel bir hakka sahip olması iddiasıyla 22/b olarak tercih edildiğini” sorması gerekirdi.

Mansur Yavaş’ın canlı yayında sarfettiği ancak yargının duymazdan geldiği bu ifadesi bile ihaleye fesat suçunun işlendiğinin, bu suçun varlığının açıkça denetim yoluyla görüldüğünün ispatıdır.
Buna rağmen, görevliler hakkında adli ve idari süreçlerin başlatılmamış olması nasıl açıklanabilir?
Eğer Teftiş Kurulu Başkanlığı bu incelemeyi gerçekleştirdiyse ve Mansur Yavaş’ın açıkladığı üzere kendisine rapor sunulduysa, yine kendisinin açıkladığı şekliyle burada bir suç yok ise Teftiş Kurulu Başkanlığı görevlileri yukarıda yapılan açıklamaları bilmiyor muydu? Teftiş sırasında Mansur Yavaş’ın adeta ihaleye fesat suçunun ikrarı olan beyanlarını dikkate mi almadılar o beyanlardaki konulara dair teftiş sırasında yeterli araştırma incelemeyi yapmadılar mı?

Eğer durum böyleyse; kanunun temel ilkelerini göz ardı ederek, satın alma usulü tamamıyla kamu harcamalarını denetimsiz alana taşıma gayretiyle satın alma gerçekleştirilmesi gerçeğini görmezden gelerek rapor düzenleyen Teftiş Kurulu Başkanlığı görevlileri ve yetkilileri de suça iştirak etmiş, suçu gizleme amacı gütmüş sayılırlar.

Teftiş Kurulu raporu doğrultusunda, eğer teknik hizmet alımına yönelik ödeme işlemi 10 günden 6 güne düşürüldüyse, anlaşılan odur ki öncelikle idare birimleri tarafından hizmet alım muayene kabul işlemleri tamamlanmış, 10 gün üzerinden bir ödeme gerçekleştirilmesi amacıyla ödeme emri belgesi düzenlenmiş, ancak Teftiş Kurulu raporuyla bu süre 6 güne düşürülmüş.
Bu durumda da idare birimleri tarafından alınmayan bir hizmetin alınmış gibi gösterilmek suretiyle edimin ifasına fesat karıştırma suçu işlendiği ancak Teftiş Kurulu raporuyla bu durumun yeniden düzeltilmeye çalışıldığı anlaşılıyor. Eğer bu durum var Mansur Yavaş da bu durumdan rapor yoluyla bilgi edindi ise görevliler ile ilgili adli ve idari işlem başlatıp başlatmadığı açığa kavuşturulmalı.

Bu arada ödeme işleminin gerçekleştirilmiş olmaması kamu zararı tespitinde değerlendirmeye esas alınabilir ancak suçun gerçekleşmediği sonucunu doğurmaz.
Üst yönetici olan Mansur Yavaş’ın sorumluluklarını yerine getirip getirmediği, yaptığı basın açıklamasından anlaşılacağı üzere suçu gizlemek ve suçluları korumak gayretini düşüp düşmediği bu yolla kanunla tanımlanmış Büyükşehir Belediye Başkanı görev ve sorumluluklarına aykırı hareket edip etmediği de inceleme ve soruşturmaya muhtaçtır.