İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen ve Ekrem İmamoğlu’nun “örgüt lideri” iddiasıyla tutuklandığı soruşturma, muhafazakâr kesimin seküler tayfa ve batı karşısındaki ezikliğini, kompleksini ve yüreksizliğini bir kez daha gözler önüne serdi.

Ortada, milyarlarca liralık “örgütlü” işlendiği şüphesini güçlendiren teknik takip ve tape verileri var. Bunların yanında tanık ve itirafçıların beyanları var.

Dahası; muhalif kesimin “suç yok” diyemediği bilhassa 7 yıldan bu yana ayyuka çıkmış RANT paylaşımı var. Ama bu ezik, bu korkak, bu ökçesiz, bu kompleksli tayfa içine düştüğü zelillikle bunu bile dile getirmekten hatta görmekten bile aciz.

Öte yandan söz konusu soruşturmayı bir “iç hesaplaşma” aparatına dönüştürmeye çalışan, olası bir iktidar değişikliği için özellikle yerel seçimlerden sonra aldıkları pozisyonu tahkim için çabalayan bu yönde atraksiyonlarda bulunan bir kesim de gözümüzden kaçmıyor tabii ki.

Bu yönde kendi başına bir yazı konusu olan detaylara şimdilik girmiyorum.

Gelelim o ezikliğe, o korku ve kompleks girdabına düşenlere…

Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Politikaları Kurulu Üyesi Ali Saydam, yargı tarafından “örgüt lideri” olduğu gerekçesiyle tutuklanan Ekrem İmamoğlu’nun sosyal medya platformu X’deki hesabına erişim engeli getirilmesini eleştirmiş. Uzun yıllara sarih bir “gaz sıkışması” yaşadığı anlaşılan Sirmen, eleştirisini desteklemek için de “Hukukun üstünlüğünde Türkiye 173 ülkede 148’inci sırada. İnsaf." ifadelerini kullanmış.

Hakikaten insaf!

Sen Cumhurbaşkanlığı’nda kurul üyesisin.

Bu sözleri sarfetmeden önce örnek gösterdiğin o 173 ülkenin hangisinde tutuklu bulunan birinin kendine ait sosyal medya hesapları üzerinden yargıya, devlete ve devleti yönetenlere parmak sallama özgürlüğü var? Bırakın bunları hangi ülkede cezaevindeyken sosyal medya hesabı kullanılmasına müsaade ediliyor?

Ayrıca; Batının Türkiye’den beklediği demokrasi standartlarını bilmeden bu yorumu yapıyorsan o kurulda ne işin var?

Ha bunu biliyor da buna rağmen böyle bir açıklamayı yapıp yargı kararına karşı muhalif ağzı kullanıyorsan yine ne işin var o kurulda?

O batı ki; terör örgütü üyesi yüzlerce ismi “gazeteci” olarak kabul edip “Türkiye’de gazetecilerin hapiste olduğu ve düşünce özgürlüğü bulunmadığı” algısıyla sana hukuk ve demokrasi puanı veren batı.

O batı ki; kendi devlet otoritesine, kendi liderlerine yönelik söz ve eylemler için dünyanın en acımasız cezalandırma yöntemlerini kullanırken, senin bu yöndeki en insaflı yargı kararlarını her fırsatta bildirilerle tanımadığına şahit olduk senelerce.

Bu tayfa, seküler kesim karşısındaki eziklik, kompleks ve anlaşılmaz korkunun esareti altında “siyasi fatura” kaygısı dayatıp hukuksuzluğu, adaletin seçkinci tavır sergilemesini meşru bir zemine oturtmaya çalışan tayfanın ta kendisi.

AK Parti 23 senedir iktidarda olmasına karşın bir türlü muktedir olamıyorsa sebebi tam olarak bu korkak, ezik ve kompleksli sünepe tayfadır.

Bu tayfanın yaydığı menfi hava hatta bunların yargıdaki uzantıları yüzünden 7 yıldan bu yana muhalefetin yönetimindeki belediyelerde yaşanan yolsuzlukların, hırsızlık ve vurgunların haddi hesabı yok.

Bakın yine muhalefet yönetimindeki bir Büyükşehir Belediye Başkanı, kendisiyle yol yürüyen ve seçilmesinde büyük emeği bulunan ancak belediyede yaşanan hırsızlık ve yolsuzlukları görünce yolunu ayıran birine birlikteliğinin son dönemlerinde, “sence belediyede hırsızlık var mı” diye sorar. Aldığı cevap; “hırsızlık yok yağma var belediyede yağma” olur.

Ve bu muhabbetin üzerinden tam 3 yıl geçti. Ne yazık ki artık o belediyenin koridorlarını geçtim o Büyükşehir’in sokaklarında, kahvehanelerinde, kafe ve restoranlarında konuşulan belgeleri elden ele geçen devasa yolsuzluk ve hırsızlıklar, bir tek o belediyeye yürüme mesafesiyle 5 dakika olan adliyede ve yine yaklaşık 12-13 dakika yürüme mesafesindeki İçişleri Bakanlığı’nda duyulmadı.

Neden biliyor musunuz?

Efendim “yargı süreci işletilirse mağdur olurlar”?

Yok efendim “adamı kahraman yaparsınız”.

Yahu hırsızdan kahraman mı çıkar. Hırsızlıktan mağduriyet mi doğar.

Gazetecisinden siyasetçisine, bürokratından yargı mensubuna bu eziklikle 7 yıldır ülkenin, belediyelerin yüz milyarlarca lirası, kiminin yandaşına, kiminin “dostuna”, kiminin de metresine peşkeş çekildi.

Adam kamu imkanlarıyla kendine 4-5 metres tutmuş, yönettiği belediyeden iş verdiği müteahhitlere ya da tedarikçilere her neyse metresine ultra lüks konut temin etmiş ama bunu dillendirirsen “özel hayat” olurmuş.

Yalan…

Bunlar, seküler tayfa karşısındaki ezikliği, korkaklığı, sünepeliği, kompleksi dışa vurmamak için uydurulmuş bahaneler tabii ki.

Aslına bakarsanız Ali Saydam dahil olmak üzere alayı pençesinden kurtulamadıkları o eziklikle, o korkaklıkla, o sünepelikle Ekrem İmamoğlu için “adalet peşinde”.

Bazıları da yerel seçimden sonra “acaba İmamoğlu…” diye aldıkları pozisyonu tahkim telaşında.